11 Eylül 2017 Pazartesi

AMİLÜSSALİHAT II

AMİLÜSSALİHAT II

4/NİSÂ-49: E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ (fetîlen).
Kendi nefslerini temize çıkaranları (tezkiye ettiklerini söyleyenleri) görmedin mi? Hayır (öyle değil). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar (bile) zulüm olunmazlar.

“Onlar derler ki; biz nefsimizi kendi kendimize tezkiye ederiz.” diyor, “belillâhu yuzekkî men yeşâu: Ancak Allah onların nefslerini tezkiye eder.” Allah’ın nefsi tezkiye etmekle vazifeli kıldığı resûlleriyle tezkiye eder.

62/CUMA-2: Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O'dur. Onlara, O'nun (Allah'ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab'ı (Kur'ân-ı Kerim'i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.

Amilüssalihat, tezkiyeyi arkasından tasfiyeyi sağlar. Yani önce nefsin afetleri yavaş yavaş azalıyor ve kontrol altına alınıyor. Kontrol altına alınmasına “tezkiye” tamamen yok edilmesine de “tasfiye” diyor Allahû Tealâ. Ama her ikisine de tezkiye kelimesini kullanmıştır. Amilüssalihat nefsin tezkiyesi, nefsin ıslâhı, nefsin terbiyesi anlamına geliyor. Şimdi bakıyoruz, 1400 yıldır çok az gruplar halinde bu işlemi gerçekleştirenler var. Ama farklı anlam verildiği için büyük bir çoğunluk bundan hep imtina etmişler, bu gerçekleri hep göz ardı etmişlerdir.
Allahû Tealâ’nın Kitabı Allahû Tealâ tarafından öğretilir. Allahû Tealâ’nın öğrettiği devrin imamları da başkalarına öğretir. Bu öğreti sistemi, Allah’ın üniversitesinde oluşur. Bunun dışında da insanlar Kur’ân-ı Kerim mealleri yazmışlar, tefsirleri yapmışlar. Bu Kur’ân-ı Kerim meallerine baktığınız zaman hep şunu görüyoruz; Allahû Tealâ, “âmenû” ve “amilûssâlihat” diyor, yani “Îmân edip salih amel işleyenlerin neticesi altından ırmaklar akan cennetlere ulaşmaktır.” diyor. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de İbrâhîm-23, Hacc-14 ve İnşikak-25’de buyuruyor ki:

14/İBRÂHÎM-23: Ve udhilellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ bi izni rabbihim, tehıyyetuhum fîhâ selâm(selâmun).
Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar, altlarından nehirler akan cennetlere dahil edilirler (konulurlar). Orada Rab'lerinin izni ile ebedî kalırlar. Orada onların tahiyyeleri (temennileri) “selâm”dır.

22/HACC-14: İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâr (enhâru), innallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, altından nehirler akan cennete dahil edecektir. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.

84/İNŞİKAK-25: İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum ecrun gayru memnûn(memnûnin).
Ancak âmenû olanlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefs tezkiye edici amel) yapanlar için, kesintisiz ecir (mükâfat) vardır.

Kur’an-ı Kerim’de amilüssalihat ile ilgili çok sayıda âyet-i kerime vardır. Ancak günümüzde mevcut Kur’ân-ı Kerim meallerine baktığımızda “amilüsaalihat yapanlar” ifadesi “iyi işler yapanlar” olarak yer almaktadır.  Amilüssalihatı, “iyi işler” olarak aldıkları için namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, sadaka vermek, birinin başını okşamak, birine iyilik yapmak vb. amellerin hepsi iyi işlerin açıklamasında yer almaktadır. Kendi zanları ile yaptıkları “Amülissalihat iyi iştir.” açıklamasını destekleyen hadîsler olduğunu da söylüyorlar. Bir kuyunun başında bir köpek susuzluktan dilini çıkarmış beklerken; köpek kuyudan suyu alamayacağı için, oradan geçen bir kişinin ayakkabısıyla kuyudan su çektiğini ve köpeğe verdiğini; bu kişinin de cennete gittiğini ifade ediyorlar. Bu kişi Allah’a inanıyor ve yaptığı da iyi bir iş ama bu kişi, eğer Allah’ın hedef emirlerini yerine getirmiyorsa ve asıl anlamı ile amülissalihat yapmıyorsa bu kişi için “cennete gidecek” demek âyetler ve âyetlere paralel hadîsler ışığında söz konusu değildir.
Günümüz dîn tatbikatındaki kişiler Allahû Tealâ’nın gerçeklerini idrak edemedikleri için, kendi kafa yapılarına göre, şeytanın da telkiniyle insanları Allah’ın yolundan alıkoymak için özel bir gayret içindeler. Kendilerinin şeytanın adımında hareket etmediklerini zannediyorlar; iyi niyet ile yaptıklarını zannediyorlar. Ama şeytan onlarla öyle oyunlar sergiliyor ki, öyle taktikler uyguluyor ki, onlar şeytanın adımlarına uymak durumunda kalıyorlar. Şeytan onlara devamlı vesvesesini veriyor, o istikamette hareket ediyor. İnsanlar ya Allah ile beraberdir, ya da şeytan ile beraberdir. Eğer kişi Allah ile beraber değilse, mutlaka otomatik olarak şeytanla beraberdir. Şeytan da onu dilediği gibi hareket ettirir. Şeytanın oyunlarını açıkça sergileyeceğini Allahû Tealâ Nisâ Suresinin 118, 119, 120 ve 121. âyet-i kerimelerinde açıklıyor:

4/NİSÂ-118: Leanehullâh(leanehullâhu), ve kâle le ettehizenne min ibâdike nasîben mefrûdâ(mefrûdan).
Allah, ona (şeytana) lânet etti. Ve (şeytan) şöyle dedi: "Ben mutlaka, Senin kullarından belli bir nasip edineceğim."
4/NİSÂ-119: Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurennehum fe le yubettikunne âzânel en’âmi, ve le âmurennehum fe le yugayyirunne halkallâh(halkallâhi), ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasire husrânen mubînâ(mubînen).
Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka emaniyyeye (kuruntuya) düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka davarların kulaklarını kesecekler ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, Allah'ın yarattığını değiştirecekler. Ve kim, Allah'tan başka, şeytanı dost edinirse artık o, apaçık bir hüsranla hüsrana uğramıştır.
4/NİSÂ-120: Yeıduhum, ve yumennîhim, ve mâ yeıduhumuş şeytânu illâ gurûrâ(gurûren).
(Şeytan) onlara vaad eder ve onları emaniyyeye (kuruntuya) düşürür. Ve şeytan, onlara aldatmaktan başka bir şey vaadetmez.
4/NİSÂ-121: Ulâike me’vâhum cehennemu ve lâ yecidûne anhâ mahîsâ(mahîsan).
İşte onların barınacakları yer cehennemdir. Ve ondan kaçacak bir yer bulamazlar.

Allahû Tealâ tarafından Kur’ân-ı Kerim’de bu gerçekler açıklanıyor; amilüssalihat, iyi işler değildir; amilüssalihat, tezkiye işlemidir. Onlar tezkiye işlemi ile ilgili olarak da Kur’ân-ı Kerim âyetlerine dayalı olmayan pekçok alternatif açıklama yapacaklardır. Emaniyye, Kur’ân-ı Kerim’e uymayan bilgilere dayalı bir sistemle, şeytanın vasıtası ile insanlara hep bu alternatifleri getirecektir. Amilüssalihat denilen ıslâh edici amellerin tarifi onlar tarafından bu şekilde açıklanıyor. İnsanların büyük bir kısmı onlara aldanarak Allah’ın yoluna girmiyorlar ve nefslerini tezkiye edemiyorlar. Allahû Tealâ Lokmân-33 ve Fâtır-5’de: “Allah’ın vaadi haktır. Şeytan sizi Allah’ın affına güvendirmesin” buyurmaktadır:

31/LOKMÂN-33: Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekum vahşev yevmen lâ yeczî vâlidun an veledihî ve lâ mevlûdun huve câzin an vâlidihî şey’â(şey’en) inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yagurrennekum billâhil garûr(garûru).
Ey insanlar, Rabbinize karşı takva sahibi olun! Ve o günden korkun ki; baba, oğluna karşılık veremez (yardım edemez). Ve oğul da babasına bir şeyle karşılık veremez. Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır. Öyleyse dünya hayatı sakın sizi aldatmasın. Garur (tagut), Allah'a karşı sakın sizi kandırmasın.

35/FÂTIR-5: Yâ eyyuhen nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumul hayâtud dunyâ, ve lâ yegurrennekum billâhil garûr(garûru).
Ey insanlar! Muhakkak ki Allah'ın vaadi haktır. Öyleyse dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. Aldatıcılar da sizi Allah ile (affına güvendirerek) aldatmasınlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.