Hz. İsmail (A.S)
Rivayete göre Hz. İsmail’in güzel ahlak ve
faziletlerine hayran kalan Araplar, buluğ çağına ulaşmasından sonra, onu kendilerinden
bir kız ile evlendirirler. Hz. İsmail evlendikten sonra, Hz. İbrahim ziyarete
gelir. O sırada Hz. İsmail evde değildir. Kendini tanıtmadan gelinine, geçim
durumlarını sorar, onun yana-yakıla geçim darlığından bahsetmesi üzerine,
kocasına selam söylemesini ve kapısının eşiğini değiştirmesini tavsiye ettiğini
ilave eder ve evden ayrılır. Hz. İsmail eve gelir ve o gün gelen biri olup
olmadığını sorar. Hanımı gelen ihtiyarı ve söylediklerini aktarınca, ona, “O
gelen babamdır ve bana seni boşamamı emretmiştir” der ve hanımını ailesine
gönderir. Bir süre sonra kabileden başka bir kadın ile evlenir.
Hz.
İbrahim, aradan epey bir zaman geçtikten sonra tekrar Mekke’ye gelir. Aynı
şekilde oğlunu evde bulamaz. Yeni geliniyle görüşür ve geçim durumlarına dair
sorular sorar. Öncekinin aksine, kanaatkâr bir hanım olduğu anlaşılan yeni
gelininden, bolluk içinde olduklarını anlatan cevaplar alır. Allah’ın
rızıklarını daha da bollaştırması için dua eder. Kocası eve geldiğinde ona,
selamla birlikte kapısının eşiğini güzel tutmasını tavsiye ettiğini söylemesini
ister ve oradan ayrılır. Evine dönen Hz. İsmail, karısından eve gelen ihtiyar
hakkında bilgi alınca, “İşte o babamdır. Sen de evimizin şerefli eşiğisin!
Babam bana seni hoş tutmamı, seninle iyi geçinmemi emretmiştir.” der.
Hz. İbrahim, Mekke’ye bir sonraki
gelişinde, Hz. İsmail’e, Allahû Teâlâ’nın
kendisine çok önemli bir görev verdiğini söyler.
Orada, Kâbe’yi inşa etmesini
emrettiğini açıklar ve baba-oğul Kâbe inşaatına başlarlar.
22/HACC-26: Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî
şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Hz. İbrâhîm'e Beyt'in mekânını
(Kâbe'nin yerini) indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman: “Bana hiçbir şeyi ortak
koşma! Ve Beytim'i (Evim'i) tavaf edenler, kaim olanlar (ayakta duranlar), rükû
edenler ve secde edenler için temiz tut.” (dedik).
22/HACC-27: Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli
dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın).
Ve insanların arasında haccı ilân et ki, yaya olarak ve develer üzerinde
uzak dağ yollarının hepsinden sana gelsinler.
Yaradılıştan itibaren Kıyamet gününe kadar
mübarek kılınan, Mekke şehrinde bulunan Kâbe, Müslümanlar nazarında en şerefli, en
mukaddes binadır çünkü onun yapılmasını emreden ve bu mütevazi yapıyı evi
olarak isimlendiren Allahû Tealâ’dır.
2/BAKARA-127: Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti
veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu).
İbrâhîm (a.s) ve İsmail (a.s),
beyt'in (Kâbe'nin) temellerini yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı):
“Rabbimiz, bizden (bunu) kabul buyur. Muhakkak ki Sen, Sen, en iyi işiten ve en
iyi bilensin.”
2/BAKARA-128: Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ
ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet
tevvâbur rahîm(rahîmu).
Rabbimiz, bizim ikimizi sana teslim olanlardan kıl,
zürriyetimizden de sana teslim olan bir ümmet (kıl) ve bize (hac) ibadetinin
yerlerini (ve kurallarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki Sen, Sen,
tövbeleri kabul edensin, rahmet edensin (rahmet nuru gönderensin).
2/BAKARA-129: Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve
yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul
hakîm(hakîmu).
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap’ı (Kuranı Kerim’i) ve hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz’sin, Hakîm’sin.
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap’ı (Kuranı Kerim’i) ve hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz’sin, Hakîm’sin.
Yeryüzünde,
sadece Allah’a ibadet edilmek maksadıyla inşa edilen ilk ev Kâbe’dir. Bu gerçek
hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur;
3/ÂLİ İMRÂN-95:
Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel
muşrikîn(muşrikîne).
De ki: "Allahû Teâla doğruyu söyledi. Öyle ise
hanif olarak Hz. İbrâhim'in dînine tâbî olun. Ve o, müşriklerden olmadı."
3/ÂLİ İMRÂN-96:
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil
âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki, mübarek ve âlemlere hidayet vesilesi
olan (beyt), elbetteki insanlar için Bekke'de (Mekke'de) yapılmış olan ilk
Beyt'tir.
3/ÂLİ İMRÂN-97: Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men
dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa
ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil
âlemîn(âlemîne).
Orada (Beytullah'da) açık beyyineler, Hz.İbrâhîm'in
makamı vardır. Ve kim oraya girerse emin (emniyette) olur. Ona yol bulmaya
(Hacc'a gitmeye) gücü yetenlere, Allah için o Beyt'in hac edilmesi, insanların
üzerine (farz)dır. Ve kim inkâr ederse, artık muhakkak ki Allah, âlemlerden
ganidir (hiçbir şeye muhtaç değildir).
İnşaatı tamamlayan İbrahim
(A.S), Allah’tan aldığı yeni bir emirle ibadet edecekler için çevreyi temizledi
ve insanları hacca davet etti. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur;
2/BAKARA-125: Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen),
vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve
ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Ve Biz beyt'i (Kâbe'yi) insanlar için sevap
(kazanılan) ve emin olan (bir yer) kılmıştık. Ve siz, İbrâhîm'in makamından bir
namaz yeri ittihaz edinin. Ve Biz, İbrâhîm (a.s)'a ve İsmail (a.s)'a: “Tavaf
edenler, âkifler (ibadet için kalanlar), rükû ve secde edenler için beytim'i
temiz tutsunlar.” diye ahdettik.
Müslümanlar
ve hatta putperest Araplar, Kâbe’ye karşı büyük hürmet duymuşlardır ve bu
hürmet hiçbir zaman kalkmamıştır. Allahû Tealâ, müminlere Kâbe’yi temiz tutmalarını
emretmiştir ki bu temizlik, aynı zamanda, orada Allah’tan başkasının adının
anılmamasıyla mümkün olan bir temizliktir.
Hz.
İsmail’in ikinci eşinden 12 tane oğlu olmuştur. Yaşayış tarzı ve dili
bakımından Araplaşan İsmail (A.S)’ın nesli, Nabıt ve Kaydar adındaki iki oğlundan
devam etmiştir. Onun soyu, zamanla Arapların iki büyük kolundan biri haline
gelmiştir. Bir kısmı Mekke’de kalan, bir kısmı ise Mekke’den ayrılarak civar
bölgelere yerleşen bu kol, Arap tarihçiler tarafından “Arab-ı Müstaribe” olarak
adlandırılmıştır. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), bu kolun en meşhur
kabilelerinden olan, Miladi beşinci asrın ortalarından itibaren Mekke
hâkimiyetini ele geçiren, Kureyş kabilesine mensuptur.
Hz
İsmail, rivayete göre Mekke’de 130 veya 137 yaşında vefat etmiş, Kâbe’nin
bitişiğindeki Hicr adı verilen yerde, annesi Hz. Hacer’in yanına defnedilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.