30 Temmuz 2016 Cumartesi

Hz. İsmail (A.S) III

                                     Hz. İsmail (A.S)


Rivayete göre Hz. İsmail’in güzel ahlak ve faziletlerine hayran kalan Araplar, buluğ çağına ulaşmasından sonra, onu kendilerinden bir kız ile evlendirirler. Hz. İsmail evlendikten sonra, Hz. İbrahim ziyarete gelir. O sırada Hz. İsmail evde değildir. Kendini tanıtmadan gelinine, geçim durumlarını sorar, onun yana-yakıla geçim darlığından bahsetmesi üzerine, kocasına selam söylemesini ve kapısının eşiğini değiştirmesini tavsiye ettiğini ilave eder ve evden ayrılır. Hz. İsmail eve gelir ve o gün gelen biri olup olmadığını sorar. Hanımı gelen ihtiyarı ve söylediklerini aktarınca, ona, “O gelen babamdır ve bana seni boşamamı emretmiştir” der ve hanımını ailesine gönderir. Bir süre sonra kabileden başka bir kadın ile evlenir.

            Hz. İbrahim, aradan epey bir zaman geçtikten sonra tekrar Mekke’ye gelir. Aynı şekilde oğlunu evde bulamaz. Yeni geliniyle görüşür ve geçim durumlarına dair sorular sorar. Öncekinin aksine, kanaatkâr bir hanım olduğu anlaşılan yeni gelininden, bolluk içinde olduklarını anlatan cevaplar alır. Allah’ın rızıklarını daha da bollaştırması için dua eder. Kocası eve geldiğinde ona, selamla birlikte kapısının eşiğini güzel tutmasını tavsiye ettiğini söylemesini ister ve oradan ayrılır. Evine dönen Hz. İsmail, karısından eve gelen ihtiyar hakkında bilgi alınca, “İşte o babamdır. Sen de evimizin şerefli eşiğisin! Babam bana seni hoş tutmamı, seninle iyi geçinmemi emretmiştir.” der. 

            Hz. İbrahim, Mekke’ye bir sonraki gelişinde, Hz. İsmail’e, Allahû Teâlâ’nın kendisine çok önemli bir görev verdiğini söyler. Orada, Kâbe’yi inşa etmesini emrettiğini açıklar ve baba-oğul Kâbe inşaatına başlarlar.
           
22/HACC-26: Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Hz. İbrâhîm'e Beyt'in mekânını (Kâbe'nin yerini) indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ve Beytim'i (Evim'i) tavaf edenler, kaim olanlar (ayakta duranlar), rükû edenler ve secde edenler için temiz tut.” (dedik).
22/HACC-27: Ve ezzin fîn nâsi bil hacci ye’tûke ricâlen ve alâ kulli dâmirin ye’tîne min kulli feccin amîk(amîkın).
Ve insanların arasında haccı ilân et ki, yaya olarak ve develer üzerinde uzak dağ yollarının hepsinden sana gelsinler.

Yaradılıştan itibaren Kıyamet gününe kadar mübarek kılınan, Mekke şehrinde bulunan Kâbe, Müslümanlar nazarında en şerefli, en mukaddes binadır çünkü onun yapılmasını emreden ve bu mütevazi yapıyı evi olarak isimlendiren Allahû Tealâ’dır.

2/BAKARA-127: Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu).
İbrâhîm (a.s) ve İsmail (a.s), beyt'in (Kâbe'nin) temellerini yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı): “Rabbimiz, bizden (bunu) kabul buyur. Muhakkak ki Sen, Sen, en iyi işiten ve en iyi bilensin.”
2/BAKARA-128: Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm(rahîmu).
Rabbimiz, bizim ikimizi sana teslim olanlardan kıl, zürriyetimizden de sana teslim olan bir ümmet (kıl) ve bize (hac) ibadetinin yerlerini (ve kurallarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki Sen, Sen, tövbeleri kabul edensin, rahmet edensin (rahmet nuru gönderensin).

2/BAKARA-129: Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap’ı (Kuranı Kerim’i) ve hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz’sin, Hakîm’sin.

            Yeryüzünde, sadece Allah’a ibadet edilmek maksadıyla inşa edilen ilk ev Kâbe’dir. Bu gerçek hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur;

3/ÂLİ İMRÂN-95: Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: "Allahû Teâla doğruyu söyledi. Öyle ise hanif olarak Hz. İbrâhim'in dînine tâbî olun. Ve o, müşriklerden olmadı."
3/ÂLİ İMRÂN-96: İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki, mübarek ve âlemlere hidayet vesilesi olan (beyt), elbetteki insanlar için Bekke'de (Mekke'de) yapılmış olan ilk Beyt'tir.
3/ÂLİ İMRÂN-97: Fîhi âyâtun beyyinâtun makâmu ibrâhîm(ibrâhîme), ve men dahalehu kâne âminâ(âminen), ve lillâhi alen nâsi hiccul beyti menistetâa ileyhi sebîlâ(sebîlen), ve men kefere fe innallâhe ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).
Orada (Beytullah'da) açık beyyineler, Hz.İbrâhîm'in makamı vardır. Ve kim oraya girerse emin (emniyette) olur. Ona yol bulmaya (Hacc'a gitmeye) gücü yetenlere, Allah için o Beyt'in hac edilmesi, insanların üzerine (farz)dır. Ve kim inkâr ederse, artık muhakkak ki Allah, âlemlerden ganidir (hiçbir şeye muhtaç değildir).

İnşaatı tamamlayan İbrahim (A.S), Allah’tan aldığı yeni bir emirle ibadet edecekler için çevreyi temizledi ve insanları hacca davet etti. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur;

2/BAKARA-125: Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen), vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd(sucûdi).
Ve Biz beyt'i (Kâbe'yi) insanlar için sevap (kazanılan) ve emin olan (bir yer) kılmıştık. Ve siz, İbrâhîm'in makamından bir namaz yeri ittihaz edinin. Ve Biz, İbrâhîm (a.s)'a ve İsmail (a.s)'a: “Tavaf edenler, âkifler (ibadet için kalanlar), rükû ve secde edenler için beytim'i temiz tutsunlar.” diye ahdettik.

            Müslümanlar ve hatta putperest Araplar, Kâbe’ye karşı büyük hürmet duymuşlardır ve bu hürmet hiçbir zaman kalkmamıştır. Allahû Tealâ, müminlere Kâbe’yi temiz tutmalarını emretmiştir ki bu temizlik, aynı zamanda, orada Allah’tan başkasının adının anılmamasıyla mümkün olan bir temizliktir.

            Hz. İsmail’in ikinci eşinden 12 tane oğlu olmuştur. Yaşayış tarzı ve dili bakımından Araplaşan İsmail (A.S)’ın nesli, Nabıt ve Kaydar adındaki iki oğlundan devam etmiştir. Onun soyu, zamanla Arapların iki büyük kolundan biri haline gelmiştir. Bir kısmı Mekke’de kalan, bir kısmı ise Mekke’den ayrılarak civar bölgelere yerleşen bu kol, Arap tarihçiler tarafından “Arab-ı Müstaribe” olarak adlandırılmıştır. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), bu kolun en meşhur kabilelerinden olan, Miladi beşinci asrın ortalarından itibaren Mekke hâkimiyetini ele geçiren, Kureyş kabilesine mensuptur.

            Hz İsmail, rivayete göre Mekke’de 130 veya 137 yaşında vefat etmiş, Kâbe’nin bitişiğindeki Hicr adı verilen yerde, annesi Hz. Hacer’in yanına defnedilmiştir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.