30 Temmuz 2016 Cumartesi

Hz. İbrahim (A.S) X

                                              Hz. İbrahim (A.S) 


Hz. İbrahim, hicret sırasında 60 yaşlarında bulunuyordu. Önce Harran’a gitti, on yılı aşkın bir süre orada oturduktan sonra Filistin’e geçti. Yeğeni Hz. Lut, Lut gölünün doğusundaki bölgeye gönderildi. Kendisi de bir süre sonra hanımı Sare ile birlikte Filistin’den ayrılarak o dönemin medeniyet ve kültür açısından en gelişmiş ülkelerinden olan Mısır’a gitti.

Rivayete göre o zamanın Firavunu çok zâlim ve cebbâr, pek kibirli birisiydi. Firavun güzel kadınlardan çok hoşlanırdı ve güzel bir kadın gördüğü zaman hemen onu, ne pahasına olursa olsun, haremine alırdı. Kadının kocası varsa onu öldürürdü. Hz. Sâre çok güzel bir kadın olduğu için, Firavun, İbrahim (A.S)’ın zevcesinin kim olduğunu sorunca İbrahim (A.S), Firavunun Hz. Sâre’ye musallat olmasını engellemek için, din bakımından kardeşi olduğuna niyet ederek, “Kız kardeşimdir” dedi. Pek zalim olan bu hükümdar, Sâre hatunu almak isteyip sarayına çağırttı. Fakat musallat olmak isteyince nefesi kesilip, elleri, ayakları tutmaz oldu. Yere yıkılarak debelenmeye başladı. Allahü Teâlâ, böylece, Hz. Sâre’yi Firavun’un şerrinden koruyup musallat olmasını engelledi. Hükümdar bu durum karşısında korkusundan Hz. İbrahim’in zevcesini ona geri yolladı. Hz. Sâre’ye bir de Hâcer isimli bir câriye verdi.

İbrahim (A.S)’ın Hz. Sâre’den çocukları olmuyordu. Yaşları da gittikçe ilerliyordu. İbrahim (A.S) Bâbil’den ayrılırken: “Rabbim, bana sâlihlerden olacak bir evlat ver” diye niyazda bulunmuştu. Hz. Sâre de bunu çok istiyordu. Firavun’ un kendisine verdiği câriyesi Hz. Hâcer’i azat edip İbrahim (A.S) evlenmesi için verdi ve Hz. İbrahim, Hz. Hâcer ile evlendi. Bu evlilikten Hz. İsmail doğdu, Hz. İbrahim onu çok severdi. Hz. İbrahim, Allah’ın emriyle, Hz. Hacer ile Hz. İsmail’i Mekke’ye götürdü ve onları orada bıraktı. Bu konuyu Hz. İsmail’in hayatında daha ayrıntılı işleyeceğiz inşallah. Kâbe’nin inşası ve Hz. İsmail’in kurban edilmesi konularını da, Hz. İsmail’in hayatında işleyeceğiz inşallah.

                İbrahim peygamberin yaşı gittikçe ilerliyordu. Rivayete göre, Hz. İbrahim 120 ve Hz. Sâre de 99 yaşında iken bir oğullarının olacağı müjdesi, Lut kavmini helak etmekle görevli melekler tarafından kendilerine verilmiştir. Müjdeyi vermek üzere gelen melekler gayet güler yüzlü birer genç suretinde İbrahim (A.S)’ın karşısına çıktılar. Hz. İbrahim, onları evinde en iyi yere oturttuktan sonra ikram etmek üzere hemen bir buzağı getirdi. Misafirlerine ikram etti ise de onlar yemediler. Bundan dolayı Hz. İbrahim’in kalbine biraz şüphe düştü. O zamanın âdetine göre bir eve misafir gelip, ikram edilenden bir şey yerse ondan emin olunurdu; misafir bir şey yemezse onun zarar vermek için geldiği hükmedilirdi. Melekler, korkmamasını söylediler ve onu bir oğulla müjdelediler. Kur’an-ı Kerim’den okuyalım inşallah;

51/ZÂRİYÂT-24: Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukremîn(mukremîne).
Hz. İbrâhîm'in ikram edilen misafirlerinin haberi sana geldi mi?
51/ZÂRİYÂT-25: İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâ(selâmen), kâle selâm(selâmun), kavmun munkerûn(munkerûne).
Onun yanına geldikleri zaman “selâm” dediler. (Hz. İbrâhîm de): “Selâm yabancı kavim.” dedi.
51/ZÂRİYÂT-26: Fe râga ilâ ehlihî fe câe bi iclin semînin.
Bunun üzerine (Hz. İbrâhîm) gizlice ailesinin yanına gidip hemen (kızarmış) semiz bir buzağı getirdi.
51/ZÂRİYÂT-27: Fe karrebehû ileyhim kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).
Böylece onu (yemeği) onlara yaklaştırdı (ikram etti): “Yemez misiniz?” dedi.
51/ZÂRİYÂT-28: Fe evcese minhum hîfeh(hîfeten), kâlû lâ tehaf, ve beşşerûhu bi gulâmin alîm(alîmin).
Fakat onlardan korktuğunu hissetti: “Korkma!” dediler. Ve onu alîm bir erkek çocukla müjdelediler.
51/ZÂRİYÂT-29: Fe akbeletimreetuhu fî sarretin fe sakket vechehâ ve kâlet acûzun akîmun.
Bunun üzerine hanımı (bu haberi) çığlık atarak karşıladı. Ve yüzüne vurarak: “Ben kısır ihtiyar bir kadınım.” dedi.
51/ZÂRİYÂT-30: Kâlû kezâliki kâle rabbuk(rabbuki), innehu huvel hakîmul alîmu.
“Senin Rabbinin buyurduğu şey işte budur.” dediler. Muhakkak ki O; Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alîm'dir.
51/ZÂRİYÂT-31: Kâle fe mâ hatbukum eyyuhel murselûn(murselûne).
(Hz. İbrâhîm): “Öyleyse ey elçiler! Söylemek istediğiniz şey nedir?” dedi.
51/ZÂRİYÂT-32: Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimîne.
Dediler ki: “Muhakkak ki biz, mücrim bir kavme gönderildik.”
51/ZÂRİYÂT-33: Li nursile aleyhim hıcâreten min tînin.
Onların üzerlerine balçıktan taşlar yollamak için.
51/ZÂRİYÂT-34: Musevvemeten inde rabbike lil musrifîn(musrifîne).
Onlar, Rabbinin katında haddi aşanlar için işaretlenmiş olan (taşlardır).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.