30 Temmuz 2016 Cumartesi

Hz. İbrahim (A.S) IV

                                                                Hz. İbrahim (A.S) 


ŞUARÂ suresinde de şu şekilde anlatılmaktadır;

26/ŞUARÂ-69: Vetlu aleyhim nebee ibrâhîm(ibrâhîme).
Ve onlara İbrâhîm (A.S)'ın haberini tilâvet et (oku)!
26/ŞUARÂ-70: İz kâle li ebîhi ve kavmihî mâ ta’budûn(ta’budûne).
Babasına ve onun kavmine: “Taptığınız şey nedir?” demişti.
26/ŞUARÂ-71: Kâlû na’budu asnâmen fe nezallu lehâ âkifîn(âkifîne).
“Biz putlara tapıyoruz. Böylece onlara devamlı ibadet edeceğiz.” dediler.
26/ŞUARÂ-72: Kâle hel yesmeûnekum iz ted’ûn(ted’ûne).
(İbrâhîm A.S): “Dua ettiğiniz zaman sizi işitiyorlar mı?” dedi.
26/ŞUARÂ-73: Ev yenfeûnekum ev yedurrûn(yedurrûne).
Yoksa size fayda veya zarar veriyorlar mı?
26/ŞUARÂ-74: Kâlû bel vecednâ âbâenâ kezâlike yef’alûn(yef’alûne).
“Hayır, babalarımızı böyle yapıyor (ibadet ediyor) bulduk.” dediler.
26/ŞUARÂ-75: Kâle e fe raeytum mâ kuntum ta’budûn(ta’budûne).
(İbrâhîm A.S): “Öyleyse taptığınız şeylerin ne olduğunu gördünüz mü?” dedi.
26/ŞUARÂ-76: Entum ve âbâukumul akdemûn(akdemûne).
Siz ve sizin, geçmişteki babalarınızın (taptığı şeyleri).
26/ŞUARÂ-77: Fe innehum aduvvun lî illâ rabbel âlemîn(âlemîne).
Muhakkak ki onlar, benim için düşmandır ama âlemlerin Rabbi hariç.
26/ŞUARÂ-78: Ellezî halakanî fe huve yehdîn(yehdîni).
Beni yaratan da hidayete erdiren de O'dur.
26/ŞUARÂ-79: Vellezî huve yut’ımunî ve yeskîn(yeskîni).
Ve beni yediren ve içiren, O'dur.
26/ŞUARÂ-80: Ve izâ maridtu fe huve yeşfîn(yeşfîni).
Ve hastalandığım zaman bana şifa veren, O'dur.
26/ŞUARÂ-81: Vellezî yumîtunî summe yuhyîn(yuhyîni).
Ve beni öldürecek, sonra (da) beni diriltecek olan, O'dur.
26/ŞUARÂ-82: Vellezî atmeu en yagfira lî hatîetî yevmed dîn(dîni).
Ve dîn günü, benim hatalarımı mağfiret etmesini umduğum da O'dur.
26/ŞUARÂ-83: Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne).
Rabbim bana hikmet bağışla ve beni salihlere dahil et.
26/ŞUARÂ-84: Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırîn(âhırîne).
Ve beni, sonrakilerin lisanlarında sadık kıl (sonraki nesiller arasında benim anılmamı sağla).
26/ŞUARÂ-85: Vec’alnî min veraseti cennetin naîm(naîmi).
Ve beni, ni'metlendirilmiş cennetlerinin varislerinden kıl.

Ancak diğer peygamberler gibi, O da kör gözler, sağır kulaklar ve mühürlü kalplerle karşılaştı. Uzun süren davetinde başta babası Azer olmak üzere toplumun çoğunluğu kendisine inanmadı, ilahları hakkında söylediklerinden dolayı da ona düşmanlık besleyip onu tehdit ettiler. Kur’an-ı Kerim, müşriklerin bu değişmez tavrı için şöyle buyurmaktadır;

7/A'RÂF-194: İnnellezîne ted’ûne min dûnillâhi ıbâdun emsâlukum fed’ûhum felyestecibû lekum in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne).
Muhakkak ki; Allah'tan başka dua ettikleriniz sizler gibi kullardır. Öyleyse onları çağırın. Eğer doğru sözlü iseniz böylece size (sizin duanıza) icabet etsinler (duanızı yerine getirsinler).
7/A'RÂF-195: E lehum erculun yemşûne bihâ, em lehum eydin yabtışûne bihâ, em lehum a’yunun yubsırûne bihâ, em lehum âzânun yesmeûne bihâ, kulid’û şurekâekum summe kîdûni fe lâ tunzırûn(tunzırûne).
Onların, onlarla yürüdükleri ayakları mı var? Veya onlarla tuttukları elleri mi var? Veya onlarla gördükleri gözleri mi var? Veya onlarla işittikleri kulakları mı var? Söyle (onlara) ortaklarını çağırsınlar, sonra bana tuzak kursunlar. Böylece göz açtırmayın (fırsat vermeyin).
7/A'RÂF-196: İnne veliyyiyallâhullezî nezzelel kitâbe ve huve yetevelles sâlihîn(sâlihîne).
Muhakkak ki; Kitab'ı (Kur'ân-ı Kerim'i) indiren Allah benim dostumdur. Ve O, salihlere velîlik yapar (dosttur).
7/A'RÂF-197: Vellezîne ted’ûne min dûnihî lâ yestetîûne nasrakum ve lâ enfusehum yensurûn(yensurûne).
O'ndan başka dua ettiğiniz şeyler (çağırdıklarınız) size yardım etmeye muktedir değillerdir (güç yetiremezler) ve kendilerine de yardım edemezler.
7/A'RÂF-198: Ve in ted’ûhum ilel hudâ lâ yesme’û, ve terâhum yenzurûne ileyke ve hum lâ yubsırûn(yubsırûne).
Ve onları eğer hidayete (Allah'a ulaşmaya) çağırırsanız işitmezler. Ve onları sana bakar görürsün ve onlar görmezler.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.