17. BASAMAK; NEFS-İ MÜLHİME
“Muhakkak ki Şeytan
Âdemoğlunun Kan Damarlarında Dolaşır ve Ben Size Şeytanın Vesvese Vermesinden
Korkarım.”
|
Nebîler
Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
“Muhakkak ki; şeytan âdemoğlunun kan damarlarında
dolaşır ve ben size şeytanın vesvese vermesinden korkarım.” (K: Tecrid-i
Sarih)
ü
Şeytanın İlhamlarından Kaçınmak İçin Ne Yapmak Lâzımdır?
Hadîs-i
şerifte ifade edilen ilhamlar, şeytanın verdiği füccur ilhamlarıdır. Kötülüğü
emreden bütün ilhamlar şeytandan kaynaklanır. Herkes şeytandan ilham alır.
Şeytan,
insanın kararsız, zayıf, iradesiz bir kişi olmasını ister. Başlangıç
noktasında, Allah’a ulaşmayı dilemeden önce herkes şeytanın kulu durumundadır (Yâsîn 60-61). Kişi hevasına tâbî olduğu
süre içerisinde devamlı olarak şerr işler ve şeytanın emirlerini yerine getirir.
ü
İnsanın Yaratılış Gayesi Nedir?
Yaşadığımız
zahirî âleme ait olan fizik bedenimiz, ezelde Allahû Tealâ’ya şeytana kul
olmaktan kurtulup Allah’a kul olacağına dair ahd vermiştir. Bu ahd, Yâsîn
Suresinin 60 ve 61. âyetlerinde zikredilmektedir.
36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ
benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair
ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ
sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da
Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Allahû
Tealâ yaradılış gayemizi şeytana kul olmaktan kurtulup, Allah’a kul olmak
şeklinde ifade etmektedir. 1. safha kulluk; kalben Allah’a ulaşmayı dilemekle,
2. safha kulluk; mürşide tâbî olmakla gerçekleşir.
ü
Allah’tan İlham Alabilmek İçin Ne Yapmak Lâzımdır?
Takva,
Allah’tan gelen mesajları ifade eder. Takva ilhamlarını alabilmek, yani
Allah’tan gelen ilhamları alabilmek için takva sahibi olmak lâzımdır. Allah’tan
ilham alabilmek isteyen bir kimsenin, öncelikle Allah’a ulaşmayı dilemesi
gerekir. Allah’a ulaşmayı dilediği zaman 1. safha takvaya ulaşır.
Allahû
Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen herkesin kalbinde huşûyu oluşturarak onları
mürşidlerine ulaştırır. Mürşidine tâbî olan kişi 2. safha takvaya ulaşır. Daha
sonra nefs tezkiyesine başlar.
Nefs
tezkiyesinin yegâne vasıtası zikirdir. Zikirle nefsin manevî kalbinde Rahmân ve
Rahîm esmalarının tecellisi söz konusudur. Böylece, Nefs-i Emmare’de %7,
Levvame’de %7, Mülhime’de %7 fazl nurlarının birikimiyle kişinin kalbinde
%23’lük bir aydınlanma oluşur.
Nefs-i
Mülhime, Allahû Tealâ’nın mutlaka yerine getirmemizi istediği nefs tezkiyesinin
7 kademesinden üçüncüsüdür.
1-
Nefs-i Emmare; kişinin nefsinin emrinde olduğunu,
2-
Nefs-i Levvame; yaptığı hataların nefsinden kaynakladığının
farkına varan kişinin nefsini kınamaya başladığını,
3-
Nefs-i Mülhime ise; kişinin Allah’tan ve şeytandan ilham aldığını
(Mürşid, Allah’tan gelen ilhamları hayata geçirmesini, şeytandan gelen ilhamları
ise yerine getirmemesini ister.) ifade eden nefs kademeleridir.
91/ŞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrehâ ve
takvâhâ.
Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti.
Fizik
bedenin kumandanı olan akıldır. Aklın iki müşavirinden bir tanesi ruh, bir tanesi
nefstir. Eğer kişi devamlı, ruhun talebine uyarsa -ki bu, takva ilhamlarına
bağlı olması demektir- yavaş yavaş Nefs-i Mülhimeyi de geçecektir.
ü
Nefs-i Mülhime’deki Kişi İçin Mürşidin Önemi
Mürşidine
tâbî olarak Nefs-i Mülhime’ye ulaşan kişi için mürşidi ile irtibatı çok çok
önemlidir. Çünkü Nefs-i Mülhime’de, hem şeytan ilhamlarını verir, hem de Allahû
Tealâ ilhamlarını verir. Hangisinin Rabbanî, hangisinin zulmanî olduğunu
ayırdetmek mümkün değildir. Daha evvel bu safhalardan geçerek, 7 safha 4 teslimi
tamamlamış olan mürşid şeytandan gelen ilhamları da bilir, Allahû Tealâ’dan
gelen ilhamları da bilir. Mülhime kademesindeki kişi aldığı ilhamları, mürşidine
teyit ettirirse, hangisinin Rabbanî, hangisinin zulmanî olduğunu mürşidinden
öğrenecektir. Mürşid o kişiden, füccur ilhamlarını es geçmesini, takva
ilhamlarını da hayatına geçirilmesini ister. Böylece kişinin, sağlam adımlarla
bu kademeyi geçmesi mümkün olacaktır. Hadîs-i şerifte anlatılmak istenen de
budur.
“Şeytan,
Âdemoğullarının kan damarlarında dolaşır.” Kirli kan kapısı toplardamar ve
temiz kan kapısı atar damar olmak üzere fizik vücudun kalbi iki kapıya sahiptir. Kirli kan kapısı nefsteki şeytanın
kullandığı fücür kapısına benzetildiği için “Şeytan,
Âdemoğullarının kan damarlarında dolaşır.” ifadesinde de şeytanın ilhamları
damarlarda dolaşan kirli kana benzetilmiştir. İnsan vücudunda dolaşan kirli
kan, nasıl fizik vücudun hastalığına sebebiyet veriyorsa, şeytanın verdiği
ilhamlar da bu şekilde, nefsin afetlerini, hastalıklarını aktif hale gelmesini
sağlıyarak kişiyi azdırır.
Şeytanın
vesvesesi değil de, Allah’ın takva ilhamları doğrultusunda ilerlemek isteyen
kişi, zikirle şeytanın vesveselerinden korunur. Zikir ibadetlerin sultanıdır.
İnsan zikrettiği zaman Allah ile beraberdir, zikretmediği zaman şeytan ile
beraberdir. Nefs Tezkiyesinin tüm kademeleri ancak zikir vasıtasıyla
aşılabilir. Allahû Tealâ zikrimizi arttırmamızı emretmektedir.
“Muhakkak ki Sizin Rabbiniz
İçin Zamanınızın Günlerinde Dalgalı Gelen Rahmet Kokuları Vardır. Bu Koku
Dalgalarına Kalbinizi Açıp Hazır Bulununuz.”
|
Hadîs-i
kutsîde şöyle buyruluyor: “Muhakkak ki
sizin Rabbiniz için zamanınızın günlerinde dalgalı gelen rahmet kokuları
vardır. Bu koku dalgalarına kalbinizi açıp hazır bulununuz.” (K: Müslim-Buhari)
ü
Kalbin, Rahmet Dalgalarına Hazırlanması
Allah’a
ulaşmayı dileyen kişi mürşidine tâbî olduktan sonra Allah’tan 7 tane ni’met
alır. Bu 7 ni’metten bir tanesi de nefs tezkiyesine başlamasıdır. Nefs
tezkiyesinin yegâne vasıtası zikirdir. Zikir üzerimize farzdır.
73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve
tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.
Muhakkak
ki namaz da bir zikirdir, Kur’ân-ı Kerim tilâveti de bir zikirdir. Ama
ibadetlerin sultanı olan zikir; hem namazdan, hem de Kur’ân-ı Kerim
tilâvetinden büyüktür. En büyük olan bu zikir, “Allah” isminin kalpte
tekrarıdır. Bir ‘elif’, iki ‘lâm’ ve bir ‘he’den oluşan ‘Allah’ ismi bir
şifredir. Rahmân esmasının tecellisi ile Rahîm esmasının tecellisine mazhar
olan her kim bu şifreyi tekrar ederse, mutlaka göğsüne Allah’ın katından bir
çift nur gelir ve kalbine ulaşır.
24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ
tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu
ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve
rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu,
vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim
şeytanın adımlarına tâbî olursa o takdirde (şeytanın adımlarına uyduğu
takdirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı
ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin
kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi.
Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi
işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).
ü
Salâvat – Rahmet:
Allah’a ulaşmayı
diledikten sonra
Allah, Rahmân esmasıyla bize tecelli eder ve zikretmeye başladığımız an, bu
noktada salâvât taşıyıcısıyla rahmet
nurları kalbimize girer.
ü
Salâvat – Fazl:
Mürşidimize tâbî
olduğumuz zaman
bu sefer Allahû Tealâ Rahîm esmasıyla da bize tecelli eder. Zikretmeye
başladığımız an salâvât ve rahmete ilâveten fazl nurları da gelmeye başlar.
Rahmân
esmasının tecellisi ile; salâvât ve rahmet, Rahîm esmasının tecellisi ile;
salâvât ve fazl, iki grup nur o kişinin göğsüne gelir ve açılan rahmet yolunu
takip ederek o kişinin kalbinde birikmeye başlar. Kalpte biriken, kalbi
aydınlatan rahmet ve fazıllardır. Salâvât o nurları taşıyan bir vasıta
durumundadır.
İşte
hadîs-i şerifde zikredildiği gibi; Rabbimizden gelen rahmet kokuları ancak
zikirle mümkündür. Bu koku dalgalarına kalbimizi açıp hazır bulundurmamız; yani
o rahmetin kalbimize girebilmesi için bizim kalbimizi açık tutmamız lâzımdır.
Neyle açık tutacağız? Zikirle.
Nebîler
Sultanı Peygamber Efendimiz zikretmemizi emretmektedir. Zikrettiğimiz süre
içerisinde Rabbimizden gelen rahmet kalbimize girer ve kalbimizden
karanlıkların çıkmasını, afetlerin direncinin azalmasını sağlar. Allahû
Tealâ’nın bu hadîs-i şerifte vermek istediği mesaj net olarak budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.