BOŞANMA
Kur’ân-ı Kerim’de hiçbir şeyi
eksik bırakmayan Allahû Tealâ’nın; boşanma konusunda da emir ve yasakları bulunmaktadır.
Allahû Tealâ, boşanma halinde,
kadınların bekleme (iddet) sürelerini tamamlamaları gerektiğini belirtmektedir.
Bekleme süresi; kadının hamile olması ihtimaline karşı, nesebin aidiyetine (ailesinin
belirlenmesine) ilişkin önem taşımaktadır. Bu nedenle Allahû Tealâ, erkeklerin,
eşlerini bekleme süreleri tamamlandıktan sonra örf ve âdete uygun olarak
iyilikle tutmalarını veya serbest bırakmalarını emretmektedir. Allahû Tealâ, Bakara
Suresi 231 ve 232. âyet-i kerimelerde buyuruyor ki:
2/BAKARA-231: Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne
bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li
ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû
âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum
minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi
kulli şey’in alîm(alîmun).
Ve
kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini tamamladıktan sonra, artık
onları marufla (örf ve adete uygun olarak iyilikle) tutun veya onları marufla
(örf ve adete uygun olarak iyilikle) serbest bırakın. Haklarını çiğneyerek
haddi aşıp, sakın zararlarına olarak onları tutmayın. Kim bunu yaparsa,
o taktirde, kendisine zulmetmiştir. Allah'ın âyetlerini alay konusu
edinmeyin.Ve Allah'ın üzerinizdeki ni'metini, kitaptan size indirdiğini ve
hikmeti hatırlayın ki onunla, size öğüt veriyor. Ve Allah'a karşı takva sahibi
olun, Allah'ın herşeyi çok iyi bildiğini bilin!
2/BAKARA-232: Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ
ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma’rûf(ma’rûfi),
zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri),
zâlikum ezkâ lekum ve ather(atheru), vallâhu ya’lemu ve entum lâ
ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve
kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini tamamladıktan sonra artık onlar
kendi aralarında marufla (örf ve adete uygun olarak iyilikle) razı olurlarsa, o
taktirde onların (kadınların) eşleri ile nikâhlamalarına engel olmayın. İşte
böyle sizden Allah'a ve yevm'il âhire îmân etmiş olan kimseye bununla öğüt
veriliyor işte bunlar, sizin daha çok tezkiye olmanız ve daha iyi temizlenmeniz
içindir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Boşanmanın adı, “talâk”tır. Boşanan
erkek pişman olur da eski eşiyle evlenmek isterse; Allahû Tealâ,
"İddetlerinin bitiminde onlara engel olmayın." buyurmaktadır. İkinci
kere boşanma halinde; bekleme süresinin bitiminden sonra evlenmek isterse, yine
onlara engel olunmamasını emretmektedir. Eğer erkek, üçüncü kere boşanır da;
tekrar eski eşiyle evlenmek isterse; bu kişinin aynı eşiyle evlilik yapabilmesi
şarta bağlıdır. Bu durumda; kadının başka bir erkekle nikâhlanıp boşanması;
daha sonra eski eşiyle evlenmesi söz konusu olabilmektedir. Allahû Tealâ,
Bakara Suresi 230. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
2/BAKARA-230: Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha
zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in
zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li
kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
Bundan
sonra eğer (koca), karısını (iki kere boşadıktan sonra üçüncü kere) boşarsa
artık o kadın başka bir zevceye (erkeğe) nikâhlanmadıkça (ve sonra da o
nikâhtan boşanmadıkça) kendisi için helâl olmaz. Eğer (ikinci eş de) onu
boşarsa, Allah'ın (koyduğu) hudutları ikame edeceklerine (gereği üzere yerine
getirip ayakta tutacaklarına) inanırlarsa o taktirde onların, (eski
karı-kocanın tekrar) birbirine dönmelerinde, ikisinin de üzerine bir günah
yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Allah bunları, bilen bir kavim için
açıklıyor.
Bakara Suresi 230. âyet-i kerimeye
göre; kadının ikinci bir eşle evlenip boşanması söz konusudur. İkinci koca onu
boşarsa; Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, o
kadının ilk kocasıyla evlenmesinde bir engel yoktur.
Allahû Tealâ, kocaları vefat eden kadınların dört ay on
gün beklemeleri gerektiğini buyurmaktadır. Bekleme süresi içerisinde olan
kadınlara; bekleme müddeti tamamlanmadan evlenme teklifi yapılması günah
değildir. Ancak; bekleme müddeti tamamlanmadan nikâh yapılması uygun
değildir. Allahû Tealâ, Bakara Suresi 234 ve 235. âyet-i kerimelerde hür
kadınlarla olan evliliği açıklamaktadır. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
2/BAKARA-234: Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen
yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâ(aşran), fe izâ belagne
ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûf(ma’rûfi),
vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Ve
sizden vefat ettirilenlerin, geriye bıraktığı eşleri dört ay on gün kendi
kendilerine beklerler. Böylece onların bekleme süresi tamamlandığı zaman artık,
kendileri hakkında marufla (örf ve adete uygun olarak) yaptıkları şeylerden
sizin üzerinize bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
2/BAKARA-235: Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev
eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ
tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû
ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu eceleh(ecelehu), va’lemû ennallâhe ya’lemu
mâ fî enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).
(Bekleme
süresi içindeki kadınlara), onlarla evlenme istediğinizi ima etmenizde veya
kendi içinizde (böyle bir arzuyu) gizlemenizde sizin üzerinize günah yoktur.
Allah, sizin onları daima hatırlayacağınızı bildi. Fakat onlara (örf ve adete
uygun) bir söz söylemeniz hariç (üstü kapalı evlenme isteğiniz dışında), sakın
onlarla gizlice sözleşmeyin. Farz olan bekleme süresi sona erinceye kadar nikâh
akdine azmetmeyin. Ve Allah'ın, içinizde olanı bildiğini bilin! Artık O'ndan
sakının. Allah'ın, Gafûr (ve) Halîm olduğunu bilin!
Kur'ân-ı
Kerim'deki Boşanma Hükümleri
Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de,
boşanma hükümlerini de belirtmektedir.
Allahû Tealâ, Bakara Suresi 226 ve
227. âyet-i kerimelerde buyuruyor ki:
2/BAKARA-226: Lillezîne yu’lûne min nisâihim terabbusu erbaati eşhur(eşhurin),
fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Kadınlarına (yaklaşmamaya)
yemin edenler, dört ay (ayrı kalıp) beklerler. Fakat eğer (erkekler, bu süre
dolmadan kefaret verip de kadınlarına) dönerlerse, o taktirde muhakkak ki
Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.
2/BAKARA-227: Ve in
azemût talâka fe innallâhe semîun alîm(alîmun).
Ve (bu tür yemin edenler),
eğer boşamaya azmederlerse (kesin karar verirlerse), o taktirde muhakkak ki
Allah Sem'î'dir, Alîm'dir.
Boşanmış kadınların, üç ay
bekleyerek hamile olup olmadıklarına bakmaları gerekmektedir. Allahû Tealâ, bu
kadınların Allah’a ve yevm’il âhire (ruhun dünya hayatında Allahâ ulaşmasına)
îmân ediyorlarsa; hamile olduklarını gizlemelerini yasaklamıştır. Bu durumda;
onları boşayan eski kocaları, onlara geri dönmeye başkalarına göre daha çok hak
sahibi olmaktadır. Allahû Tealâ, Bakara Suresi 228. âyet-i kerimede buyuruyor
ki:
2/BAKARA-228: Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin,
ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne
yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne
fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil
ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
Boşanmış kadınlar üç kur (üç
ay hali müddeti) kendi kendilerine beklerler (hamile olup olmadıklarına
bakarlar). Eğer Allah'a ve yevm'il âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde
Allah'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlar için helâl olmaz. Şâyet onların
kocaları barışmak (arayı düzeltmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde
onlara tekrar geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin,
kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde
maruf (hakları) vardır. Erkeklerin, kadınların üzerindeki (hakkı) bir derece
daha üstündür. Ve Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir.
Allahû Tealâ, boşanma halinde
kadınlara verilenlerin geri alınmasını yasaklamaktadır. Ancak; evlilik
hakkındaki hududun yerine getirilemeyeceğinden korkuluyorsa; bu durumda kadının
ayrılmak için fidye vermesi, her iki taraf için de günah değildir. Allahû
Tealâ, Bakara Suresi 229. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
2/BAKARA-229: Et talâku merratân(merratâni), fe imsâkun bi ma’rûfin ev
tesrîhun bi ihsân(ihsânin), ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne
şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), fe in hıftum ellâ
yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bih(bihî), tilke
hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe ulâike humuz
zâlimûn(zâlimûne).
Boşanma iki keredir. Bundan
sonra (kadın) ya ma'rufla (örf ve adete uygun olarak) iyilikle tutulur veya
ihsanla serbest bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizden bir şey (geri)
almanız sizin için helâl olmaz. Ancak ikisi de, Allah'ın (evlilik hakkındaki)
hududunu gereği üzere yerine getiremeyeceklerinden (ayakta tutamayacaklarından)
korkmaları hariç. O zaman siz de eğer, Allah'ın bu hududunu ikame
edemeyeceklerinden (gereği üzere yerine getiremeyeceklerinden) korkarsanız, bu
durumda kadının (ayrılmak için) verdiği fidye konusunda her ikisinin üzerine de
günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Artık onları (Allah'ın
hudutlarını) aşmayın. Kim Allah'ın hudutlarını aşarsa işte onlar, onlar zâlimlerdir.
Allahû Tealâ, boşanma halinde,
erkeklerden zengin ve fakir olanın da kendi durumlarına göre örf ve âdete uygun
olarak karşı tarafa mal vererek fayda sağlaması gerektiğini emretmektedir. Allahû
Tealâ, Bakara Suresi 236. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
2/BAKARA-236: Lâ cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev
tefridû lehunne farîdâh(farîdâten) ve mettiûhunne alel mûsiı kaderuhu ve alel
muktiri kaderuh(kaderuhu) metâan bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel
muhsinîn(muhsinîne).
Eğer henüz kendilerine
dokunmadığınız veya kendileri için (farz olarak) bir mehir takdir etmediğiniz
kadınları boşarsanız, sizin üzerinize günah yoktur. Eli geniş (zengin) olanın
kendi takdirine (kudretine), eli dar (fakir) olanın da kendi takdirine
(kudretine) göre marufla (örf ve adete uygun) bir meta verererek
faydalandırmaları, muhsinlerin üzerine bir haktır.
Allahû Tealâ, kadının dokunulmadan
boşanması halinde; kendisine takdir edilen mehirin yarısının verilmesini farz
kılmaktadır. Ancak; kadın, bu haktan vazgeçebilme
serbestliğine sahiptir. Erkek de mehirin diğer yarısını da yani; mehirin
tamamını da verme hakkına sahiptir. Allahû Tealâ, mehirin tamamının
verilmesinin takvaya yakın bir davranış olduğunu açıklamaktadır. Allahû Tealâ,
Bakara Suresi 237. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
2/BAKARA-237: Ve in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve
kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev
ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâh(nikâhı), ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve
lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Ve onlar için bir mehir taktir
ettiyseniz ve eğer onlara dokunmadan önce boşarsanız, o zaman onlar için (farz
olarak) takdir edilen mehirin yarısını vermek size farz kılınmıştır.
(Kadınların) bunu affetmesi (vazgeçmesi) veya nikâh ahdi elinde bulunanın
(erkeğin) affetmesi (diğer yarısını da kadına bağışlaması) hariç. Sizin
affetmeniz (diğer yarısını da vermeniz) takvaya daha yakındır. Aranızdaki
fazileti unutmayın. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızı çok iyi görendir.
Allahû Tealâ, dokunulmadan boşanan
kadınlar için bekleme müddetinin olmadığını buyurmaktadır. Bu durumda erkeğin;
kadına mehirini vererek güzel bir şekilde boşaması gerekmektedir. Allahû Tealâ,
Ahzâb Suresi 49. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
33/AHZÂB-49: Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ nekahtumul mu’minâti summe
tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne fe mâ lekum aleyhinne min iddetin
ta’teddûnehâ, fe mettiûhunne ve serrihûhunne serâhan cemîlâ(cemîlen).
Ey
âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Mü'min kadınları nikâh ettiğiniz,
sonra da onları temas etmeden önce boşadığınız zaman artık sizin için onun
iddetini sayacağınız bir müddeti yoktur. Böylece onları metalandırın
(mehirlerini verin) ve onları güzel bir bırakışla boşayın.
Allahû Tealâ, Talâk Suresi 1, 2, 3,
4 ve 5.âyet-i kerimelerde boşanmanın nasıl olacağını ifade etmektedir. Allahû
Tealâ buyuruyor ki:
65/TALÂK-1: Yâ eyyuhen nebiyyu izâ tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li
iddetihinne ve ahsûl iddeh(iddete), vettekûllâhe rabbekum, lâ tuhricûhunne min
buyûtihinne ve lâ yahrucne illâ en ye’tîne bi fâhişetin
mubeyyineh(mubeyyinetin), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve men yeteadde
hudûdallâhi fe kad zaleme nefseh(nefsetu), lâ tedrî leallallâhe yuhdısu ba’de
zâlike emrâ(emren).
Ey
nebî! Kadınları boşadığınız zaman, o taktirde onların iddetlerini sayarak
iddetlerinde boşayın. Ve Rabbiniz Allah'a karşı takva sahibi olun. Onları
evlerinden siz çıkartmayın. Size açıkça bir fahişelikle gelmedikçe onlar da
(evlerinden) çıkmasınlar. Ve bunlar, Allah'ın hudutlarıdır (sınırlarıdır). Ve
kim Allah'ın hudutlarını aşarsa, o taktirde kendi nefsine zulmetmiş olur.
Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş (yeni bir durum) husule getirir
(başka bir kapı açar).
65/TALÂK-2: Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin
evfârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adlin minkum ve ekîmûş şehâdete
lillâh(lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yû’minu billâhi vel yevmil
âhir(âhiri), ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahrecâ(mahrecen).
Böylece
onların (boşadığınız hanımlarınızın) bekleme süreleri tamamlandığı (iddetleri
sona erdiği) zaman artık onları marufla (örfe uygun olarak güzellikle ve
iyilikle) tutun (barındırın) veya marufla onlardan ayrılın (onları iyilikle
serbest bırakın). Ve sizden adalet sahibi iki kişi şahitlik etsin (şahit
olsun). Şahitliği Allah için yapın. Allah'a ve ahir güne (Allah'a ulaşma
gününe) inanan kimseye işte bununla vaazedilir (böyle yapması istenir). Ve kim
Allah'a karşı takva sahibi olursa, (Allah) ona bir çıkış yeri nasip kılar.
65/TALÂK-3: Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib(yahtesibu), ve men yetevekkel
alâllâhi fe huve hasbuh(hasbuhu), innallâhe bâligu emrih(emrihî), kad
cealallâhu li kulli şey’in kadrâ(kadren).
Ve
hesap etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. Kim Allah'a
tevekkül ederse, artık ona O (Allah) kâfidir. Muhakkak ki Allah, emrini (işini)
yerine getirendir. Allah herşey için bir kader tayin etmiştir.
65/TALÂK-4: Vellâî yeisne minel mahîdı min nisâikum inirtebtum fe
iddetuhunne selâsetu eşhurin vellâî lem yahıdn(yahıdne), ve ulâtul ahmâli
eceluhunne en yada’ne hamlehunn(hamlehunne), ve men yettekıllâhe yec’al lehu
min emrihî yusrâ(yusren).
Ve
eğer hayzdan (adetten) kesilmiş olan kadınlarınızdan şüphe ederseniz, o
taktirde onların iddeti (müddeti) 3 aydır ve henüz hayz (adet) olmamış
kadınların da (iddeti 3 ay). Yüklü olan (hamile) kadınların müddetleri ise
yüklerini bırakıncaya (doğum yapana) kadardır. Ve kim Allah'a karşı takva
sahibi olursa, (Allah) işinde ona kolaylık sağlar.
Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz
(S.A.V)'in boşanabileceğinden de bahsetmektedir. Allahû Tealâ, Tahrîm Suresi 5.
âyet-i kerimede buyuruyor ki:
66/TAHRÎM-5: Asâ rabbuhû in tallakakunne en yubdilehû ezvâcen hayren min
kunne muslimâtin mû’minâtin kânitâtin tâibâtin âbidâtin sâihâtin seyyibâtin ve
ebkârâ(ebkâren).
Eğer
(o) sizi boşarsa, onun Rabbinin, onun için sizin yerinize, sizden daha hayırlı
olan müslüman (Allah'a teslim olmuş) kadınlar, mü'min kadınlar, kanitin olan
kadınlar, tövbe eden kadınlar, kul olan kadınlar, oruç tutan kadınlar, dul ve
bakire olan kadınlardan zevceler (eşler) ile değiştirmesi umulur.
Zina
Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de
müşriklerin zina işlediklerini dile getirmektedir. Allahû Tealâ, A’râf Suresi
28 ve 33. âyet-i kerimelerde buyuruyor ki:
7/A'RÂF-28: Ve izâ faalû fâhişeten kâlû vecednâ aleyhâ âbâenâ vallâhu
emerenâ bihâ kul innallâhe lâ ye’muru bil fahşâ(fahşâi), e tekûlûne alâllâhi mâ
lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Kötü
(çirkin) bir şey yaptıkları zaman: “Babalarımızı onun üzerinde bulduk (onlardan
böyle gördük) ve Allah onu bize emretti.” dediler. (Onlara şöyle) de: “Muhakkak
ki; Allah, fahşayı (kötülüğü, çirkinliği) emretmez. Allah'a bilmediğiniz bir
şeyi mi söylüyorsunuz?”
7/A'RÂF-33: Kul innemâ harreme rabbiyel fevâhişe mâ zahere minhâ ve mâ
batane vel isme vel bagye bi gayril hakkı ve en tuşrikû billâhi mâ lem yunezzil
bihî sultânen ve en tekûlû alallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
De
ki: “Rabbim size, sadece fuhuşu (kötülüğü); açık ve gizlisini ve günahı ve
haksız yere zulmetmeyi ve ona bir delil (sultan) indirilmemişken, Allah'a şirk
koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri Allah'a söylemenizi (maletmenizi) haram
kıldı.”
Zina
Edenlerin Durumu
Allahû Tealâ, zina yapan erkek ve
kadın için, Nûr Suresi 2. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
24/NÛR-2: Ez zâniyetu vez zânî feclidû kulle vâhıdin min humâ miete
celdetin ve lâ te’huzkum bi himâ ra’fetun fî dînillâhi in kuntum tu’minûne
billâhi vel yevmil âhır(âhırı), vel yeşhed azâbehumâ tâifetun minel
mu’minîn(mu’minîne).
Zaniye (zina yapan kadın) ve
zani (zina yapan erkek); o zaman ikisinden herbirine yüz celde (yalnız cilde
tesir edecek sopa) vurun. Eğer Allah'ın dînini (uygulama) konusunda, Allah'a ve
ahiret gününe inanıyorsanız; onlara merhamet sizi tutmasın (size mani olmasın).
Ve onların (ikisinin) azabına, mü'minlerden bir grup şahit olsun.
Allahû Tealâ, zina yapan erkeğin, zina
yapan kadından başkasını veya müşrik olan kadından başkasını
nikâhlayamayacağını belirtmektedir. Bu kural; zina yapan kadın için de
geçerlidir. Allahû Tealâ, Nûr Suresi 3. âyet-i kerimede buyuruyor ki:
24/NÛR-3: Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen vez zâniyetu lâ
yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik(muşrikun), ve hurrime zâlike alel
mu’minîn(mu’minîne).
Zani (zina yapan erkek),
zaniyeden (zina yapan kadından) veya müşrik olan kadından başkasını
nikâhlayamaz. Ve zaniyeyi de, zani veya müşrik olan erkekten başkası
nikâhlayamaz. Ve bu, mü'minlere haram kılınmıştır.
Zina, dört şahitle ispatlanmalıdır. Allahû
Tealâ, iffetli kadınlara, zina iftirasında bulunanların bu suçu dört şahitle
ispatlayamadıkları takdirde; bu
kişilerin şahitliğinin ebediyyen kabul edilmemesini ifade etmektedir. Allahû
Tealâ, Nûr Suresi 4 ve 5. âyet-i kerimelerde buyuruyor ki:
24/NÛR-4: Vellezîne yermûnel muhsanâti summe lem ye’tû bi erbeati şuhedâe
feclidûhum semânîne celdeten ve lâ takbelû lehum şehâdeten ebedâ(ebeden), ve
ulâike humul fâsikûn(fâsikûne).
Ve muhsinlere (iffetli
kadınlara), (zina suçu, iftira) atan sonra da dört şahit getiremeyenlere, o
taktirde seksen celde (yalnız cilde tesir edecek sopa) vurun. Ve onların
şehadetini (şahitliğini) ebediyyen kabul etmeyin. Ve işte onlar, onlar
fasıklardır.
24/NÛR-5: İllellezîne tâbû min ba’di zâlike ve aslehû, fe innallâhe gafûrun
rahîm(rahîmun).
Bundan sonra tövbe edip ıslâh
olanlar (düzelenler) hariç. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur (mağfiret edendir),
Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli edendir).
Allahû Tealâ, eşlerine zina
iftirasında bulunanların kendilerinden başka şahitleri yoksa; bu durumda ne
şekilde yemin edeceklerini açıklamaktadır. Allahû Tealâ, Nûr Suresi 6, 7, 8 ve
9. âyeti-i kerimelerde buyuruyor ki:
24/NÛR-6: Vellezîne yermûne ezvâcehum ve lem yekun lehum şuhedâu illâ
enfusuhum fe şehâdetu ehadihim erbeû şehâdâtin billâhi innehû le mines
sâdıkîn(sâdıkîne).
Ve zevcelerine (eşlerine) zina
(iftirası) atanlar, kendilerinden başka şahitleri yoksa o zaman onların
herbirinin şahitliği; kendisinin, muhakkak sadıklardan (doğru söyleyenlerden)
olduğuna dair, dört defa Allah'a şahitlik (yemin) etmesidir.
24/NÛR-7: Vel hâmisetu enne la’netallâhi aleyhi in kâne minel
kâzibîn(kâzibîne).
Ve (yeminin) beşincisi, eğer
yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasıdır.
24/NÛR-8: Ve yedraû anhel azâbe en teşhede erbea şehâdâtin billâhi innehu
le minel kâzibîn(kâzibîne).
Ve (zevcenin, kadın eşin),
Allah'a dört defa onun (zevcin, erkek eşin) mutlaka yalancılardan olduğuna dair
şahitlik (yemin) etmesi, ondan (kadından) azabı (cezayı) kaldırır.
24/NÛR-9: Vel hâmisete enne gadaballâhi aleyhâ in kâne mines
sâdikîn(sâdikîne).
Ve (yeminin) beşincisi eğer o
(eşi), sadıklardan (doğru söyleyenlerden) ise Allah'ın gadabının (azabının)
kendi üzerine olmasıdır.
Allahû Tealâ, fuhuş konusunda Nisâ Suresi 15, 16 ve 25.
âyet-i kerimelerde buyuruyor ki:
4/NİSÂ-15: Vellâtî ye’tînel fâhişete min nisâikum festeşhidû aleyhinne erbaaten
minkum, fe in şehidû fe emsikûhunne fîl buyûti hattâ yeteveffâhunnel mevtu ev
yec’alallâhu lehunne sebîlâ(sebîlen).
Ve kadınlarınızdan fuhuş
yapmış olanlara ( onların aleyhine) sizden dört şahit isteyin. Eğer şahitlik
ederlerse o taktirde, artık onlara ölüm gelinceye kadar veya onlar için, Allah
bir yol gösterinceye kadar evlerin içinde tutun.
4/NİSÂ-16: Vellezâni ye’tiyânihâ minkum fe âzûhumâ, fe in tâbâ ve aslehâ fe
a’rıdû anhumâ innallâhe kâne tevvâben rahîmâ(rahîmen).
Ve içinizden onu (fuhşu) yapanların
ikisine de artık ezâ ediniz. Fakat, eğer tövbe eder ve ıslâh olurlarsa, o zaman
ikisinden de (eziyet etmekten) vazgeçin. Muhakkak ki Allah tövbeleri kabul
edendir, Rahîm'dir.
4/NİSÂ-25: Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti
fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât(mu’minâti) vallâhu
a’lemu bi îmânikum ba’dukum min ba’d(ba’dın), fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve
âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayre musâfihâtin ve lâ muttehızâti
ehdân(ehdânin), fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ
alel muhsanâti minel azâb(azâbi), zâlike li men haşiyel anete minkum ve en
tasbirû hayrun lekum vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve
içinizden kimin, mü'min ve hür kadınlarla nikâh yapmaya (evlenmeye) gücü
yetmezse, o zaman ellerinizin altında bulunan genç mü'min cariyelerinizden
(alıp) evlensin. Allah sizin îmânınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz
(aynı soydan gelmesiniz). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli
dost tutmamaları şartıyla sahiplerinin izniyle mehirlerini marufla (örf ve
adete uygun olarak) vererek onları nikâhlayın. Fakat, evli olduğu halde fuhuş
yaparlarsa o taktirde hür kadınlara uygulanan azabın (cezanın) yarısı
kendilerine uygulanır. İşte bu (cariye ile nikâhlanma izni) içinizden (zina
etme) sıkıntısına düşmekten korkanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha
hayırlıdır. Ve Allah Gafur'dur, Rahîm'dir.
Allahû Tealâ, zihar edenler yani
eşlerini annelerinin yerine koyanlar hakkında Ahzâb Suresi 4. âyet-i kerimede
buyuruyor ki:
33/AHZÂB-4: Mâ cealallâhu li raculin min kalbeyni fî cevfih(cevfihî), ve mâ
ceale ezvâcekumullâî tuzâhırûne min hunne ummehâtikum, ve mâ ceale ed’ıyâekum
ebnâekum, zâlikum kavlukum bi efvâhikum, vallâhu yekûlul hakka ve huve yehdîs sebîl(sebîle).
Allah
bir adama göğsünde iki kalp kılmadı (yaratmadı). Zihar yaptığınız (sen bana
benim annemin sırtı gibisin diyerek boşamak istediğiniz) zevcelerinizi sizin
anneleriniz kılmadı. Ve evlâtlıklarınızı, sizin oğullarınız kılmadı. İşte
bunlar sizin ağızlarınızdaki sözlerdir. Ve Allah hakkı söyler. Ve O, (Kendine
ulaştıran) yola hidayet eder.
Zihar; bir erkeğin, karısını
kendisine ebediyyen haram olan bir kadına (anne, kızkardeşi vb.) benzetmesi
demektir. Allahû Tealâ, Mucâdele Suresi 2, 3 ve 4. âyeti
kerimelerde zihar yapanlar hakkında hükmünü bildirmektedir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:
58/MUCÂDELE-2: Ellezîne yuzâhirûne minkum min nisâihim mâ hunne
ummehâtihim, in ummehâtuhum illellâî velednehum, ve innehum le yekûlûne
munkeren minel kavli ve zûrâ(zûren), ve innellâhe le afuvvun gafûr(gafûrun).
İçinizden
(sizden) kadınlarına sırt çevirenler (arkalarını dönenler) ki, onlar (eşleri)
kendilerinin anneleri değildir. Onların anneleri, sadece onları doğuranlardır.
Ve muhakkak ki onlar, gerçekten inkâr edici (çirkin) ve günaha sokan (ağır) bir
söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah; mutlaka affeden ve mağfiret edendir.
58/MUCÂDELE-3: Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe yeûdûne li mâ kâlû
fe tahrîru rekabetin min kabli en yetemâssâ, zâlikum tûazûne bih(bihî), vallâhu
bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Onlar
ki, kadınlarına sırt çevirip, sonra söyledikleri şeyden geri dönerler. O
taktirde temas etmeden önce bir köleyi azad etsin (serbest bıraksın). İşte size
bu vaazediliyor (yapmanız gerekenler öğüt veriliyor). Ve Allah,
yaptıklarınızdan haberdar olandır.
58/MUCÂDELE-4: Fe men lem yecid fe siyâmu şehreyni mutetâbiayni min kabli
en yetemâssâ, fe men lem yestetı’ fe ıt’amu sittîne miskînâ(miskînen), zâlike
li tû’minû billâhi ve resûlih(resûlihî), ve tilke hudûdullâh(hudûdullâhi), ve
lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
Artık
kim (azad edecek köle veya cariye) bulamazsa, o taktirde (eşlerine) temas
etmeden önce iki ay devamlı (ardarda) oruç tutsun. Fakat kimin (oruca) gücü
yetmezse, o zaman altmış miskini (çalışmaktan aciz, yaşlı kimseyi) doyursun.
İşte bu, Allah'a ve O'nun Resûl'üne îmân ettiğiniz içindir. Ve bu, Allah'ın
hudududur ve kâfirler için elîm azap vardır.
Allah razı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.