12 Eylül 2015 Cumartesi

Allahû Tealâ’nın Davranış Biçimlerindeki Muradı Nedir?

Allahû Tealâ’nın Davranış Biçimlerindeki Muradı Nedir?

Allahû Tealâ insanları ne için bir arada yarattı?

Allahû Tealâ’nın, insanları neden birarada yarattığına baktığımızda herkesin birbirine ihtiyacı olduğunu görmekteyiz. 
Herkesin birbirine ihtiyacı vardır. Çünkü ihtiyaçlarımızı başkalarının gayretleri ile sağlarız. Bir başkasının sattığı gömleğe, kravata, cekete ihtiyacımız vardır. Elbisemizi temin etmek için bir yere gideriz; yemek yemek için gıda maddelerini satın alırız.
İhtiyaçlar çok çeşitlidir. Herbirini bir başka kişiden veya gruptan almak mecburiyetindeyiz.  Biz bunları üretemediğimiz için üreticisinden almak mecburiyetindeyiz.  Kendisi birşeyler üreten bir kişi de, topluma üretim açısından katkıda bulunur. Biz de ne üretiyorsak onu topluma sunmak durumundayız ki; geçimimizi temin edebilelim.
Herkesin başkalarının yaptığı bir şeylere mutlaka ihtiyacı olduğuna göre; biz insanlar, cemaat halinde yaşamak mecburiyetindeyiz. Bu noktada insanların birbirleriyle olan ilişkileri devreye girer.  
Bizim de sizlerle olmaya ihtiyacımız var. Çünkü öğrendiklerimizi sizlere öğretemezsek, o zaman görevimizi yapmamış oluruz. Bütün topluma faydalı olmak; onları da cehennemden kurtarmak için mutluluğun anahtarını sunmaya çalışıyoruz. Mutluluğun anahtarı; başkaları için yaşamaktır. Mutlu bir toplumun oluşması, başkalarına doğru davranış biçimlerini yansıtarak sağlanır.
İslâm âlemi bütün dünyada çökmüş durumdadır. İslâm âlemi, İslâm'ı yaşamak imkânının dışına itilmiştir. Bunun sebebi birtakım dîn adamlarının yanlış ve eksik ilimleridir. Çünkü İslâm'ın 5 şartıyla insanların mutlu olacağına inanıyorlar. Bunu gerçekleştiren kişinin de mutlu olabileceğini savunuyorlar.
Allahû Tealâ’nın 7 farzı vardır. Bunlar; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime- i şahadet getirmek, zikir yapmak ve ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmaktır.
Allahû Tealâ’nın  bütün sistemleri, 7 kat cehennem, 7 kat cennet, nefsin 7 kademesi, ruhun 7 kademesi olmak üzere 7'li olarak kurulmuştur.
Allahû Tealâ'nın insanlardan istediği şey, ruhlarını 7 tane gök katı aşarak Allah'a ulaştırmalarıdır. Kişinin yapması gereken Allah’a ulaşmayı dilemektir. Geri kalanı  Allah  yapacaktır.
Allah'a ulaşmayı dilemedikçe hiç kimse Allah'ın yoluna giremez. Bu, beraberinde bir başka şeyi, bir başka faktörü getirir; o da teslimdir. Allah'a ulaşmayı dilemenin sonunda oluşacak olan bir teslim. Bu teslimlerin ne olduğuna baktığımızda:
1. Ruhun teslimi
2. Fizik vücudun teslimi
3. Nefsin teslimi
4. İradenin Allah'a teslimidir.
Allahû Tealâ, mutlulukları da birbirinin arkasından oluşan teslimlere bağlamıştır. Kim daimî zikrin sahibi olabilmiş ise o, kesintisiz bir mutluluğun sahibidir.
Allah’ın davranış biçimlerindeki muradı da bu noktada başlar. Allah’ın muradı; Kişinin iç ve dış dünyasında mutlu olmasıdır.Bu da kişinin nefsindeki bütün afetleri temizleyip etrafındaki bütün insanlara en güzel davranışları sergilemesidir. Yani ruhunun emrettiği davranış biçimleriyle yaşamasıdır. Bunu daha iyi anlayabilmemiz için nefsin yapısını iyi anlamak gerekmektedir.

Nefsin Yapısı
İnsan nefsi, başlangıçta şeytanın bir sığınağıdır. Kişinin nefsi %100 afetlerle doludur. Bütün talepleri Allah'ın yasak ettiği taleplerdir. Allah neyin yapılmasını emretmişse onu istemez, Allah neyi yasak etmişse onu da yapmak ister.
Şeytanlar cin taifesindendir. Şeytanların başında bulunan şeytan, şeytanları istediği istikamette kullanabilme vasfındadır.  Herkesin etrafında mutlaka en az bir tane şeytan vardır ve devamlı olarak o insanı negatif istikamette örgütlemeye çalışır.
Şeytan, insanların hepsini kendisiyle beraber cehenneme gitmesini ister. Şeytanın gideceği yer cehennemin en alt katı olan esfeli sâfilîndir. Bunu bildiği içinde "Ne kadar çok insanı kendimle beraber cehenneme götürürsem, o kadar memnun olurum." der ve  şeytanî nefsini  tatmin eder.
Rabbimiz ;Yeryüzünde ikâme eden Âdemoğlunun nefsinin, Rabbimize verdiği misaka (yemine)  uygun bir şekilde tezkiye, terbiye ve tasfiye etmediği ve iblise tâbi olduğu sürece, cehennemle cezalanacağını açıklıyor.
Şeytanın gayreti kendisi ile beraber bütün insanların cehenneme girmesidir.Fakat Allah'ın koruması altına giren insanlar için bunu başarabilmesi  mümkün değildir.
Allahû Tealâ, kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmayı dilediğini gördüğü zaman Allah'ın koruyucu şemsiyesinin altına alıyor.Kişinin ruhu Allah'a ulaşıncaya kadar bu koruma devam eder Ruhun Allah'a doğru yaptığı yolculuk, kişinin mürşidine tâbiiyetinden sonra yaklaşık her ay bir gök katını aşarak 7-8 aylık bir süreçte 7 gök katını aşmasıyla gerçekleşir. Bu dönemde zikir en öndedir.
Allahû Tealâ herkes için mutlaka bir mürşit tayin etmiştir. Eğer insanlar hacet namazını kılıp Allahû Tealâ'dan sorarlarsa; mutlaka   mürşidlerine ulaşırlar.

2 / BAKARA - 45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir

Öyleyse kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onun ruhunu Kendisine ulaştırır. Allahû Tealâ Şûrâ Suresinde şöyle buyuruyor:

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Allahû Tealâ,  insanların % 95'den fazlasını seçer. Allah'ın seçmedikleri sadece kendileri Allah’ın yoluna girmedikleri gibi başka insanları da Allah'ın yolundan koparmaya çalışan şeytanın dostlarıdır.

 Kişi Allahû Tealâ’yı dilediğini nasıl anlar?
                                            
Bir insan Allah’a ulaşmayı dilediğinde Allahû Tealâ, o kişiyi koruyucu kalkanı altına alır. Şeytanın onu üzmesine,  mutsuz etmesine kesin şekilde mâni olur. Kişinin ruhu 7-8 aylık devre içinde 7 tane gök katını aşarak Allah'ın Zat'ına ulaşır. Bu süreç içerisinde kişinin zikri günde 3 saate  ulaşır. Böylece kişi 7-8 aylık bir dönem içerisinde  dünyadaki en mutlu insanlardan birisi olur.  Kişinin ruhunu Allah’a ulaştırdıktan sonra da bu standartları devam ettirmesi gerekir. Ruhun Allah’a ulaşma işlemi tahakkuk ettiğinden sonraki devre önemlidir. Çünkü Allahû Tealâ'nın koruyucu kalkanı kişinin vuslata ermesiyle sona erer.
Şeytan, vuslata eren insanları tekrar düşürmek için akla gelmedik tesir sahaları bularak tekrar dalâlete döndürebilmek için her yolu kullanır; kişinin zikrini aynı seviyede tutamaması için her türlü numarayı yaparak cehennemden kurtulan bu insanları tekrar cehenneme sürüklemeye çalışır. Bir kısım insanlar Allah'a ulaşmayı diledikten sonra zikirlerini aynı seviyede tutamayıp aşağı düşürmeye başlarlar ve bir süre sonra zikretmeyen bir konum alırlar. Zikir yoksa mutluluk da yoktur. Bu düşmenin sonucunda Allah'ın dostluğundan da düşmek söz konusudur.
Eğer kişi, zikrini bir ömür boyu günde en az 3 saat olarak devam ettirirse hep 3. kat cennetin sahibi olarak yaşar ve  3. kat cennetin sahibi olarak ölür.

Zikir nedir?

Zikir, Allah’ın isminin tekrar edilmesidir.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ (tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O'na ulaş.

Allahû Tealâ kişiye mutlaka zikri sevdirir. Allah’ın zikredilmesiyle Allah katından rahmet ve fazl isimli nurlar gelmeye başlar. Bu nurlar %2 rahmet ve ondan sonra %98'e kadar devam edecek olan fazıllardır. Kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesiyle Allahû Tealâ tarafından garanti edilen % 2 rahmet ve  % 49’luk fazıllarla nurlanma mutlaka gerçekleşir.
Kişilerin insan ilişkileri son derece önemlidir. Kişi Allah'ın dostlarıyla ilişki içerisinde olursa, onların sohbetlerine iştirak ederse, bu kişi gün geçtikçe Allah'a yakınlaşır. İç dünyasında Allah’ı dilemek gereğini duyar ve bu dileğin sahibi olur. Bu kişinin daha önce işlediği suç ne olursa olsun mutlaka Allah onu cehennemden kurtarır. Allahû Tealâ herkesin bu hedefe ulaşmasını ister.
Kişinin ruhu vücudundan ayrıldıktan sonra Allah'a doğru  giden kervana katılır. Bu Yukarı doğru yapılan  yolculuğun adı Seyr-i sülûktur; 7 tane gök katının aşılması, 7. gök katında 7 tane yatay âlemden geçerek, Sidretül Münteha'dan da yeniden dikey bir yolculukla Allah'ın Zat'ına  ulaşmasıyla gerçekleşir.
Beşerî ilişkilerde hedeflere ulaşan bir insan, başkaları için yaşayan insanlar arasına girmiştir. Allahû Tealâ onun kalbine mutlaka sevgi verir. Öyleyse, kim insanları Allah'a davet ediyorsa o, başkaları için yaşayan biridir.
 Beşerî münasebetler (insan ilişkileri), hep başka insanları mutlu kılmak istikametine yönelikdir. Bunu kendimize hedef edinmeliyiz. Mademki Allahû Tealâ bizi yarattı, o zaman başkaları için yarattı. Mademki Allahû Tealâ: "Başkaları için yaşayın.Onların her problemini çözmeye çalışın, yardım edin." buyuruyor; o zaman görevimiz başkalarına yardımcı olmaktır.
Başkaları için yaşayan bir insana her yaptığı iyilikten sonra Allahû Tealâ bir mutluluk verir, huzur verir. Bu kişinin hayatı zaten başkaları için yaşamaktır. Her an başkalarına bir şey vermek için yaşar. Bir İlâhî fayda sağlamak için yaşar.
                                                                                                          
 İlâhî fayda nedir?

Kişinin nefsinin kalbindeki afetler hangi ölçüde azaldıysa o ölçüde Allah’ın gök katlarında birer birer yükselmeye başlar. Böylece kişi;
ü İnsanlara hep güzel şeyler öğretmeye başlar,
ü İnsanları birbiri ile dost olmaya davet eder,
ü İnsanlara başkaları için yaşamayı öğütler.
Kişinin davranışları, dışarıdan bakıldığı zaman gerçek anlamda başkaları için yaşayan bir insanın davranışlarıysa çevresindeki insanlar, kişiye gereken değeri vereceklerdir ve onlar da Allah'a ulaşmayı dileyeceklerdir.
Şeytan bütün dînlerde insanlığı tuzağa düşürmüştür. Önce musevîler sonra hristiyanlar ve sonra İslâm âlemi bu tuzağa düşmüştür. Hz. Musa kavmine Allah'ın hakikatlerini anlattığı zaman, Hz. Musa ile beraber binlerce insan kurtuluşa ulaştılar; sonra bozulmalar oldu. Hz. İsa etrafındakilere Allah'ın hakîkatlerini anlattığı zaman O'nunla beraber olanların büyük kısmı mutluluğu yaşadılar; sonra bozulmalar oldu. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) ve O'nun sahâbesi mutluğu 7 safha ve 4 teslim olarak yaşadılar; sonra orada da bozulmalar başladı.
Neticede dînler yoktur. Sadece Hz. İbrâhîm'in hanif dîni vardır. 7 safha ve 4 tane teslimden oluşur. Kur'ân,  7 safhayı ve 4 teslimi ifade eder; Hz. İbrâhîm'in hanif dînini anlatır.
Bu dînin esasları şunlardır:
1-   Vahdet: Tek Allah’a inanmak, Allah’ın tekliği.
2-   Tevhid: Tek olan Allah’a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek fırka.
3-   Teslim: Ruhu, vechi (fizik vücudu), nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek.

Kişinin Allah'a ulaşmayı dilemesiyle, ruhun teslimini Allah garanti etmiştir. Bundan sonrası gayret işidir. Kişi bununla 3. kat cennetin sahibi olmuştur. Kişi;
Allah'a ulaşmayı dilediğinde 1. kat cennetin
Mürşide ulaşıp tâbî olduğunda  2. kat cennetin,
Ruhunu Allah’a ulaştırdığında 3. kat cennetin sahibi olur.
Kişinin, nefsinin kalbi %51 nurlarla dolduğu zaman  dünya hayatında yarı yarıya mutluluğu yaşar. Bu noktaya onu getiren Allah'ın hediyeleri ve ni'metleridir.
İnsanlar Allah'ın güzelliklerini ve emirlerini bilmedikleri için bu mutlulukları yaşayamazlar. Çünkü şeytan bu hakikatleri gizlemek için herşeyi yapmıştır.
Allahû Tealâ'nın, insanın davranış biçimlerindeki muradı da yine insanın mutlu olmasıdır; başkalarına en güzel davranış biçimlerini sergilemesidir ve bu ancak nefs tezkiyesi yaparak gerçekleştirilir.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.