Kutsal kitaplardaki Hanif Dîni neden yaşanmıyor?
Bütün dînlerin müşterek özelliği Allah’a teslim
olmaktır. Allah’ın insanlık tarihi
boyunca sadece bir tek dîni olmuştur, o dîn Allah’a teslim olmayı emreder.
Kutsal kitaplarda Allahû Tealâ’nın teslim âyetlerini mutlaka o kitaplara
yerleştirdiğini görüyoruz. Bütün kutsal
kitaplar, bütün dînler bu emrin yerine getirilmesi içindir.
Allahû Teâlâ
Hz.Musa’ya Tevrat’ı indiriyor, tabletler; Allah’ın söyledikleri ve onunla
beraber ona tâbî olanların hepsi Allah’a teslim oluyor. Kur’an-ı Kerim Hz.
Musa’nın ve ona tâbi olanların Allah’a teslim olduklarını söylüyor. İşte o
günden bu tarafa insan tabiatının yozlaşmaya açık yönü sebebiyle insanlar
Allah’ın dîni konusunda devamlı farklılaşmalar yaşadılar.
Bu farklılaşmalardır
ki insanların dejenerasyonu, dînlerini unutması sebebi ile Hz.Davut’a Allahû Tealâ’nın
Zebur’u indirmesini oluşturdu. İnsanların çoğu Hz. Davut’un devrine ulaştıkları
zaman Allah’a teslim olmayı unutmuşlardı. Ama aralarında hep daha evvelkilerden
ilmi ve irfanı alan ve kendileri de Allah’a teslim olan bir grup hep yaşadı, bu
gün de yaşıyor.
3/ÂLİ
İMRÂN-113: Leysû sevâ’(sevâen), min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne
âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne).
Onların
(hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın
âyetlerini tilavet eden ve secde eden bir ümmet vardır.
3/ÂLİ
İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve
yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines
sâlihîn(sâlihîne).
Onlar,
Allah'a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten
nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.
Zaman itibariyle
Allah’ın indirdiği tek dînde, Allah’ın teslim dîninde değişmeler olmuştur,
bunun için merasimler birbirinden farklılıklar gösterirler, ama bizim üzerimize
düşen görev beraber olduğumuz, müşterek olduğumuz noktalardan hareket etmek
evvela bunları kabul etmek sonrada zaman içerisinde anlaşma zeminine konuları
birer birer ele alıp müşterek taraflarını tesbit etmektir.
Allah El Hakk ve el
Adl esmasının sahibidir. Hangi devirde yarattığı kulları olursa olsun insanlara
adaletsiz davranması birilerine verdiklerini başkalarından esirgemesi mümkün
değildir.
Cennet saadetinin ve
dünya saadetinin bütünüyle sahibi olan bir insan;
1-Ruhunu Allah’a
teslim etmiş,
2-Fizik vücudunu Allah’a
teslim etmiş,
3-Nefsini Allah’a
teslim etmiş bir insandır.
İşte bütün Allah’ın ortaya koyduğu dînler bu
gerçekleri ifade ediyor.
Bu güzelliği
yaşayabilenler Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu insanlardır. Allahû Tealâ
Kur’an-ı Kerimde “onların arasında da gece gündüz Allah’a secde edenler, zikir
yapanlar, bütün peygamberlere inananlar ve Allah’a teslim olanlar var”
buyuruyor.
19/MERYEM-58: Ulâikellezîne
en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea
nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ
tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
İşte onlar, Allah’ın
kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendir. Âdem (A.S)’ın zürriyyetinden
(neslinden) ve Nuh (A.S)’la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (A.S) ve
İsrail (A.S)’ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve
seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve
secde ederek yere kapanırlardı.
Ne yazık ki toplumun
büyük kısmı Allah’a teslim olmayı unuttu. Ama bu gün yaşayan Musevilerin içinde
de Allah’a teslim olmayı unutmayan bir grup hala hayatta. Bu günkü nesil de Hz.
Musa’dan gelen Allah’ın emirlerinin teslime müteallik olan kesimi az bir kesim
topluluk tarafından, insanların küçük bir kısmı tarafından hâlâ tatbik
edilmektedir.
Hz. Davut zamanında
yaşayanlar onunla birlikte Allah’a teslim oldular. Hz. İbrâhîm zamanında
yaşayanlar onunla beraber Allah’a teslim oldular. Hz. Nuh zamanında yaşayanlar
onunla birlikte Allah’a teslim oldular. O devirde yaşayanlar deyince devirde
yaşayanların hepsi zannedilmemelidir, teslim
olanların sayısı her zamanki gibi toplumun sadece küçük bir parçasını
oluşturmuştur. Ama onlar, küçük
kesimin bir kısmı, Allahû Teâlâ’nın yolundan devam edip Allah’a teslim olurken,
sonraki nesillerde toplumun büyük bir kısmı yollarından ayrıldılar. Ama ne
var ki sonradan gelen bütün nesillerin içinde aynı geleneği devam ettiren,
mürşidlerine tâbi olan Allah’a ruhunu, fizik bedenini, nefsini teslim eden
insanlar hep yaşadılar, hâlâ da yaşıyorlar.
Hz. İsa’dan bu tarafa
insanlar giderek Allah’a teslim olma standartlarını unuttular. Ama büyük
çoğunluğun unutması aralarındaki küçük bir azınlığın Allah’a teslim
standartlarını yaşamalarına mani olmadı. Hâlâ onların arasında da Kur’an-ı
Kerim’in söylediği gibi Allah’a teslim olanlar var. Hz. İsa’nın devrindeki
geleneklerini, Allah’ın o zaman ona söylediklerini devam ettirerek bu noktaya
ulaştılar ki; o söylenenler Peygamber Efendimiz (S.A.V.) efendimize söylenen
temel esaslarla gene aynıydı. Allahû Tealâ Hz. İbrâhîm’in dinini anlatmış, ona
İslâm olmasını emretmiş.
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)’e
Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerîm’i indirdi. Ve hamdolsun ki o kitapta iblis en küçük
bir değişikliği yapamadı. Onun için Kur’ân-ı Kerîm Allah’a teslim olmanın bütün
esaslarını, asıllarını ve detaylarını bütün dünyaya ulaştırabilecek olan en
sağlam kaynaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.