24 Temmuz 2016 Pazar

Kayyum Dîn İslâm VI

                                       Kayyum Dîn İslâm


Ezelî ve ebedî dîn olan Hz. İbrâhîm'in hanif dîni; ilk peygamber, ilk insan ve ilk nebî olan Hz. Âdem'den, son nebî olan, son peygamber olan Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)'e kadar, peygamberlere verilen şeriat kitaplarıyla dizayn edilmiştir. Ve şeriat itibariyle 3 kitap da aynı şeriatı ifade eder. Hiç değişmeyen Allah'ın şeriatı üç unsur ihtiva eder:
1- Allah'ın itaat edilmesi gereken emirleri ve uyulması lâzımgelen nehiylerini içerir.
2- Bu emirlere itaat eden ve nehiylere uyanların mükâfatı, isyan eden ve yasakları işleyenlerin cezası vardır.
3- Bu emirlere itaat eden ve yasakları işlemeyen Hz. İbrâhîm (A.S), Hz. Musa (A.S), Hz. İsa (A.S) ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz ve diğer Peygamberlere tâbî olarak 7 safha ve 4 teslimi yaşayanların örnek hayatı vardır. Ve Allah’a ulaşmayı dilemeyip tabi olmayanların da, şirk ve sapıklığa düşmelerinden dolayı feci akıbetleri vardır.
                Şura Suresinin 13. âyet-i kerimesinde: "Allah dilediğini Kendisine seçer ve onlardan kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onları Kendisine ulaştırır." buyuruluyor. Doğduğumuzda Allah'ın bize üfürdüğü bir ruh emaneti vardır. Bu ruh Allah'a aittir. Allah'ın bütün emirlerini yerine getiren, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen, bizdeki Allah'ın temsilcisidir. Ve teslim yeri Allah'tır. Ruh, ölümle, zaten Allaha geri dönecektir. Fakat Allahû Tealâ, dünyadayken ruhu Kendisine ulaştırmayı üzerimize farz kılmıştır. Tevrat'taki, İncil'deki ve Kur'ân'daki hanif dininin, Arapça adıyla İslâm'ın ilk safhası Allah'a ulaşmayı dilemektir. Bu, ezelî ve ebedî hanif dînini, Arapça adıyla İslâm'ı yaşamanın giriş kapısıdır. Bu dilek yoksa İslâm'ın bundan sonraki 6 safhası asla yaşanamaz. Ya dünyadayken Allah'a ulaşacağız ve Allah'ın ermiş bir evliyası olacağız ya da Allah'a ulaşmayı dilemeyeceğiz ve cehenneme gideceğiz. Hiç kimse Allah'a ulaşmayı dilemedikçe cehennemden kurtulamaz. 

            Düşmanlık, kin, nefret nefsimizin afetlerindendir. Allahû Tealâ, nefsimizin bütün afetlerini yok etmemizi, bizim sulh ve sükûn haline ulaşmamızı, düşmanlık, kin, nefret ve diğer afetlerinin hepsinden tamamen kurtulmamızı emreder. Çünkü Allah dostluğu, sevgiyi hedef alır.
           
    Allah'ın bütün insanları ulaştırmak istediği hedef şudur: Nefslerindeki bütün afetleri yok etmek suretiyle, insan adı verilen bu müstesna mahlûkuna,
·         Hem iç dünyasında kesintisiz bir sulh ve sükûn halini yani mutluluğu;
·         Hem dış dünyasında kesintisiz bir sulh ve sükûn halini yani mutluluğu;
·         Hem de Allah ile olan ilişkilerinde (hem emirler, hem nehiyler cephesinde) kesintisiz bir sulh ve sükûn halini yani mutluluğu yaşamayı emretmektedir.

İşte Allah'ın ilk insan ve ilk peygamber olan Âdem (A.S) 'dan, son Nebî Hz. Muhammed (S.A.V)'e kadar bütün peygamberlerine indirdiği bütün şeriat kitaplarında, insanlara gösterdiği mutluluk reçetesi: Ruhumuzu, vechimizi, nefsimizi ve sonunda irademizi Allah'a teslim ederek kesintisiz ahiret ve dünya saadetini yaşamaktır.

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular. 
                İnsanların dînde fırkalara ayrılmalarına sebep olan şeytandır. Şeytanın bundan muradı her fırkadaki grubun, kendisinin dışındaki bütün gruplara düşman olmasını sağlamaktır. İnsanlık tarihi boyunca, iblisin en çok üzerinde durduğu ve başarı kazandığı konu düşmanlıktır. Yapılan bir araştırmada dünya üzerinde 72 inanç türü tespit edilmiştir. Şu anda her dînin mensubu kendi dîninin en doğru olduğunu, diğerlerinin yanlış yolda olduğunu düşünmektedir. Hattâ her dînin içinde bile bir grup insan, kendi dîninin dışındaki diğer dînlerin mensuplarını  kendisine düşman saymaktadır ve bu düşmanlığı körüklemekle meşguldür. Bir kısmı da sadece düşüncede kalmayıp bunu aksiyona taşımak suretiyle terörist davranışlarda bulunarak masum insanların kanlarını dökmektedirler. Günümüzde hanif dîninin gereği olan dostluğun ve yardımlaşmanın, kısaca saadetin yaşanması gerekirken; düşmanlıkların ön plana çıkarak dünya barışını tehdit eder hale gelmesi, Allah'ın insanlar için vazettiği hanif dîninin yaşanmadığını göstermektedir.
            Allahû Tealâ, biz, insanlardan sadece bir tek şey ister; mutlu olmamızı. Allah'a mülâki olmayı yani ruhu hayattayken Allah'a ulaştırmayı dilemek, mutluluğun giriş kapısıdır, olmazsa olmaz şartıdır. Bir insan Allah'a ulaşmayı dilemezse mutluluğa hiçbir zaman bir adım dahi yaklaşamaz. Ömrü boyunca mutsuz, huzursuz, sıkıntılı bir insan olur. Allah'tan uzak olarak yaşar. Gideceği yer, kesinlikle cehennemdir.
            Bir insan sadece Allah'a ulaşmayı dilediği takdirde takva sahibi olabilir. Takva sahibi olmaksa kişiyi mutlaka cehennemden kurtarır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.