VAHİY
Kur’ân-ı Kerim’de üç
farklı iletişim (konuşma) sisteminden bahsedilmektedir;
1-KELÂM; fizik bedene yapılan hitaptır ve karşılıklıdır
(diyalogdur).
Duyu organlarına ve iletişim ortamına ihtiyaç duyar.
2-İLHAM; Herhangi bir duyu
organına ve iletişim ortamına ihtiyaç duyulmadan Allah tarafından veya şeytan
tarafından nefsin sem’î hassasına yapılan direk hitaptır ve tek taraflıdır
(monologdur).
3-VAHİY; Herhangi bir duyu
organına ve iletişim ortamına ihtiyaç duyulmadan Allah tarafından Allah’ın
izniyle resûller ve şeytanlar tarafından nefsin sem’î hassasına yapılan direk
hitaptır ve hitap karşılıklıdır (diyalogdur).
Vahiy; geleneksel İslâm tatbikatında Allahû Tealâ’nın sadece peygamberlere
ulaştırdığı, onlarla bir konuşması şeklinde yorumlanır. Bu yorum; “Allah sadece
peygamberlere vahyeder” ifadesi, Kur’ân-ı Kerim’e kesin bir şekilde ters
düşmektedir.
ü Allah
vahiy ile konuşur:
42/ŞÛRÂ-51: Ve mâ kâne li beşerin en
yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye
bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun).
Allah'ın hiçbir insanla konuşması
olmamıştır, illâ vahyile veya perde arkasından veya dilediğine izniyle
vahyetsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir.
ü Allah
nebî ve resûllere vahyeder:
21/ENBİYÂ-25:Ve
mâ erselnâ min kablike min resûlin illâ nûhî ileyhi ennehu lâ ilâhe illâ ene
fa’budûn(fa’budûni).
Ve senden önce:
“Benden başka ilâh yoktur.” diye (kendisine) vahyetmediğimiz bir resûl
göndermedik. Öyleyse (sadece) Bana kul olun!
4/NİSÂ-163: İnnâ evhaynâ ileyke kemâ
evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba’dih(ba’dihî), ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve
ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve
suleymân(suleymâne), ve âteynâ dâvûde zebûrâ(zebûran).
Muhakkak ki Biz, Hz. Nuh'a ve ondan
sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve Hz.İbrâhîm'e,
Hz.İsmail'e, Hz.İshak'a, Hz.Yâkub ve torunlarına, Hz.İsa'ya, Hz.Eyub'a,
Hz.Yunus'a, Hz.Harun'a ve Hz.Süleyman'a da vahyettik. Ve Hz.Davud'a Zebur'u
verdik
42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî
nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en
ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum
ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men
yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği
(farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda
(dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya
vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları,
kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah,
dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu
hayatta iken Kendisine ulaştırır).
42/ŞÛRÂ-3:
Kezâlike yûhî ileyke ve ilellezîne min kablikellâhul azîzul hakîm(hakîmu).
Azîz ve Hakîm olan
Allah, işte böyle, sana ve senden öncekilere vahyeder.
ü Allah
nebîlere şeriat kitabı vahyediyor:
3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu
mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun
musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle
e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene
meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).
Ve Allah, nebilerden, "Size
kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği
kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve
ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye misak aldığı zaman, "İkrar
ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?"
diye buyurdu. (Onlar da): "İkrar ettik (kabul ettik)" dediler.
(Allahû Teâlâ): "Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber
şahitlerdenim." buyurdu.
42/ŞÛRÂ-52:Ve
kezâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ, mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel
îmânu ve lâkin cealnâhu nûren nehdî bihî men neşâu min ibâdinâ, ve inneke le
tehdî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Ve işte böylece sana
emrimizden bir ruh (Kur'ân-ı Kerim) vahyettik. Ve sen, kitap nedir ve îmân
nedir bilmiyordun. Ve lâkin O'nu “nur” kıldık. Kullarımızdan dilediğimizi
O'nunla hidayete erdiririz. Ve muhakkak ki sen, mutlaka Sıratı Mustakîm'e
hidayet ediyorsun (ulaştırıyorsun).
2/BAKARA-97: Kul men kâne aduvven li cibrîle fe
innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve
huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne).
Kim Cibril'e düşman
oldu ise (ona) de ki: “Halbuki muhakkak ki o (Cebrail a.s), onların ellerindeki
(kitapları) tasdik eden O (Kur'ân'ı), Allah'ın izniyle, mü'minlere bir hidayet
(rehberi) ve müjde olarak senin kalbine indirdi.”
75/KIYÂME-16: Lâ tuharrik bihî
lisâneke li ta’cele bihî.
O'na (Kur'ân-ı Kerim'i ezberlemeye),
acele ederek, O'nunla (Cebrail (A.S) ile beraber) dilini hareket ettirme.
75/KIYÂME-17: İnne aleynâ cem’ahu ve
kur’ânehu.
Muhakkak ki O'nun toplanması ve
okunması Bize aittir.
75/KIYÂME-18: Fe izâ kara’nâhu
fettebi’kur’ânehu.
Öyleyse O'nu okuduğumuz zaman, artık
O'nun (Kur'ân'ın) okunuşuna tâbî ol.
75/KIYÂME-19: Summe inne aleynâ
beyânehu.
Sonra O'nun beyanı (açıklanması)
muhakkak ki Bize aittir.
42/ŞÛRÂ-7:Ve
kezâlike evhaynâ ileyke kur’ânen arabiyyen li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ
ve tunzire yevmel cem’i lâ reybe fîh(fîhi), ferîkun fîl cenneti ve ferîkun fîs
saîr(saîri).
İşte böylece sana,
Arapça Kur'ân'ı vahyettik, şehirlerin anasını (Mekke halkını) ve onun
etrafındakileri, hakkında şüphe olmayan toplanma günü (kıyâmet günü) ile
uyarman için. Onların bir kısmı cennette ve bir kısmı alevli ateştedir
(cehennemde)dir.
12/YÛSUF-3: Nahnu nakussu aleyke
ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzel kur’âne ve in kunte min kablihî le
minel gâfilîn(gâfilîne).
Sana vahyettiğimiz bu Kur'ân ile en
güzel kıssaları sana anlatıyoruz. Ve oysa sen, ondan önce elbette
gâfillerdendin.
3/ÂLİ İMRÂN-84: Kul âmennâ billâhi ve mâ unzile
aleynâ ve mâ unzile alâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâtı ve
mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ven nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin
minhum, ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).
"Allah'a ve bize
indirilene ve İbrâhîm (A.S)'a, İsmâil (A.S)'a, İshâk (A.S)'a, Yâkub (A.S)'a ve
Yâkub oğulları'na indirilenlere, Hz. Mûsâ'ya ve Hz. Îsâ'ya ve nebilere Rab'leri
tarafından verilenlere îmân ettik. Onların arasından birini (diğerlerinden)
ayırdetmeyiz. Ve biz O'na (Allah'a) teslim olanlarız." de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.