VAHİY III
ü Allahû
Tealâ, eşeği ile yoldan geçen bir adamada vahyediyor. Bu kişi peygamber midir?
2/BAKARA-259: Ev kellezî merra alâ
karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de
mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle kem
lebist(lebiste), kâle lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel lebiste
miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike
ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ
lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in
kadîr(kadîrun).
Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne
gelmiş) bir karyeye uğrayan kimsenin, “Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra
nasıl diriltecekî demesi gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz sene öldürdü. Sonra
da diriltti. (Ona) “Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın?”dedi. (O da): “Bir gün
veya günün bir kısmı kadar.” dedi. (Allah): “Hayır, yüz yıl kaldın. Haydi
yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine bak. (Bu), seni insanlara
bir âyet (canlı bir ibret) kılmamız içindir. Ve kemiklere bak. Onları nasıl
inşa ediyoruz (kemikleri birleştirerek iskeleti kuruyoruz) sonra ona et
giydiriyoruz.“Böylece (merkep dirilip, eski haline gelince ve herşey) ona
açıkça belli olunca: “Allah'ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum.”dedi.
ü Allah’ın
yolundan ayrılacağını bildiği kişiye de Allah, âyetler indirdiğini ifade
buyuruyor. Allah’ın vahyettiği bu kişi bir peygamber midir?
7/A'RÂF-175: Vetlu aleyhim
nebeellezî âteynâhu âyâtinâ fenseleha minhâ fe etbeahuş şeytânu fe kâne minel
gâvîn(gâvîne).
Onlara, âyetlerimizi verdiğimiz
kimsenin haberini oku (anlat). Sonra o, ondan (âyetlerden) ayrıldı, artık
şeytan onu kendisine tâbî kıldı. Ve böylece o zarar görenlerden (azgınlardan)
oldu.
Allah’ın vahyettiği bu kişi
bir peygamber olamaz. Çünkü Allahû Tealâ, nebîleri ve resûlleri, şeytana karşı koruma
altına aldığını belirtiyor;
22/HACC-52: Ve mâ erselnâ min
kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî
umniyyetih(umniyyetihî), fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu
âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Senden önce gönderdiğimiz (hiç)bir
resûl ve nebî yoktur ki; (bir şey) temenni ettiği (dilediği) zaman şeytan, onun
temenni ettiği şeye, (yalan) ilka etmemiş (ulaştırmamış) olsun. Fakat Allah,
şeytanın ilka ettiği şeyi nesheder (kaldırır, yok eder). Sonra Allah, âyetlerini
muhkem kılar (sağlamlaştırır). Ve Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir (ilim ve hikmet
sahibidir).
Allahû Tealâ’nın A’râf Suresi
175. âyet-i kerimesinde vahyettiğini ifade ettiği kişi, ihlâs sahibi bir evliya
bile olamaz. Çünkü Allahû Tealâ şeytanın, ihlâs sahibi kullara tesir
edemeyeceğini ifade etmektedir:
15/HİCR-39: Kâle rabbi bi mâ
agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne).
(İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni
azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve
mutlaka onların hepsini azdıracağım.
15/HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul
muhlasîn(muhlasîne).
Ancak onlardan muhlis olan kulların
müstesna.
Allahû Tealâ’nın vahyettiği
bu kişi Allaha ulaşmayı dileyen bir kişi de olamaz. Çünkü Allahû Tealâ şeytanın,
Allah’a ulaşmayı dileyenlere de tesir edemeyeceğini ifade etmektedir:
16/NAHL-99: İnnehu leyse lehu
sultânun alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).
Çünkü onun, âmenû olanlar ve
Rab'lerine tevekkül edenler üzerinde bir sultanlığı (yaptırım gücü) yoktur.
16/NAHL-100: İnnemâ sultânuhu
alellezîne yetevellevnehu vellezîne hum bihî müşrikûn(müşrikûne).
Onun (şeytanın) sultanlığı (yaptırım
gücü) sadece ona (şeytana) yönelenlerin ve onunla (şeytanla), (Allah'a ulaşmayı
dilemedikleri için) Allah'a şirk koşanların üzerindedir (onları etkiler).
ü Allahû
Tealâ, müteşabih âyetlerin mânâsını ulûl’elbabın (zikir ehlinin) bildiğini ifade
etmektedir. Allahû Tealâ, vahyetmezse nasıl bilebilirler? Ulûl’elbab olanlar peygamber
midir?
3/ÂLİ İMRÂN-7: Huvellezî enzele
aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu
muteşâbihât(muteşâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ
teşâbehe minhubtigâel fitneti vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi), ve mâ ya’lemu
te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî,
kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir
kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın
esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalplerinde
eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum
gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini
(yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve
ilimde rusuh sahipleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin
katındandır" derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulûl'elbab (daimi
zikrin ve sırların sahipleri) (tezekkür edebilir).
3/ÂLİ İMRÂN-191: Ellezîne
yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs
semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke
fekınâ azâben nâr(nârı).
Onlar (ulûl elbab, lüblerin,
Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken
(daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür
ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna)
yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru.
21/ENBİYÂ-7: Ve mâ erselnâ kableke
illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical
(erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî
zikrin sahiplerine) sorun.
ü Allahû
Tealâ, sahâbenin de ulû’elbab (ehli zikir) olduğunu belirtiyor. Sahâbe
peygamber midir?
39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel
kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike
hum ulûl elbâb(elbâbi).
Onlar, sözü
işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah'ın
hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl'elbabtır (daimî zikrin sahipleri).
Sevgili
öğrenciler! Kur’ân-ı Kerim’de bunca âyet, Allah’ın peygamberlerden, yani
nebîlerden başkalarına da vahyettiğini söylüyor. Bu muhteva içerisinde Allahû
Tealâ’nın bu kadar âyet-i kerimesi, Allahû Tealâ’nın peygamberlerin dışındaki
başka insanlara vahyettiğini söylüyor, onların adlarının ulûl’elbab olduğunu
söylüyor. Bazen dînle uzaktan yakından ilgisi olmayan herhangi birisine
vahyettiğini, onu 100 sene uyuttuğunu söylüyor. İnsanlara sadece vahiyle hitap
ettiğini söylüyor. Bütün bunlar bizlere hâlâ bir şey anlatmıyor mu?
Üniversitelerimizde ve İmam Hatip Liselerinde insanlara okutulan dîn ilminde,
“Allah peygamberlerden başkasına vahyetmez.” deniliyor. Peygamber Efendimiz
(S.A.V) de: “Kur’ân’a bakınız.” diyor. Niçin “Kur’ân’a bakınız” diyor? Bundan
14 asır evvel Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, sadece Kur’ân’ı Kerim ile
hüküm sürdü; sadece
Kur’ân-ı Kerim ile yaşadı; sadece Kur’ân-ı Kerim ile
hükmetti.
Her devirde insanlar Allahın
vahyettiği kişileri yalanlamışlardır. Bu devirde de “Allah peygamberlerden
başkasına vahyetmez” denildiği gibi:
2/BAKARA-118: Ve kâlellezîne lâ
ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne
min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin
yûkınûn(yûkınûne).
Ve (gerçeği) bilmeyenler: “Keşke
Allah bizimle konuşsa” veya “Bize de bir âyet gelse” dediler. Bunun gibi
onlardan öncekiler de, onların sözlerine benzer (sözler) söyledi. Onların
kalpleri birbirine benzedi. Âyetlerimizi, yakîn hasıl eden bir kavim için beyan
etmiştik.
54/KAMER-24: Fe kâlû ebeşeren minnâ
vâhiden nettebiuhû innâ izen lefî dalâlin ve suur(suurin).
O zaman şöyle dediler: “Bizden biri
olan bir beşere mi? Biz, ona mı tâbî olacağız? O taktirde muhakkak ki biz,
gerçekten dalâlet ve çılgınlık içinde oluruz.”
54/KAMER-25: E ulkıyez zikru aleyhi
min beyninâ bel huve kezzâbun eşir(eşirun).
Zikir, aramızdan ona mı ilka edildi
(ulaştırıldı)? Hayır o, haddini aşan bir yalancıdır.
54/KAMER-26: Se ya’lemûne gaden
menil kezzâbul eşir(eşiru).
Haddini aşan yalancı kimdir, yarın
bilecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.