29 Eylül 2017 Cuma

BİRR

BİRR

“Birr” kelimesinin çoğulu “ebrar” kelimesidir. “Birr” kavramını detayları ile görebildiğimiz âyet-i kerime Bakara Suresinin 177. âyet-i kerimesidir:

2/BAKARA-177: Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne).
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (Allah'a ve insanlara) ahd verdikleri zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).

Kıble Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevrilince, insanlar bir istikamete doğru namaz kılarken artık farklı bir istikamete doğru namaz kılmaya başladılar. Allahû Tealâ, onların yüzlerini doğuya veya batıya çevirmelerinin birr olmadığını ifade ediyor. Sadece yüzü bir tarafa çevirmek birr değildir. Asıl birr, kişinin, Allah’a, yevm’il âhire, meleklere, Kitab’a, peygamberlere îmân etmesidir.
İnsan ruhunun Allah’a ulaştığı güne yevm’il âhir denir. Mürşide tâbî olduğumuz ve ruhumuzun Allah’a doğru yola çıktığı gün, yevm’il evveldir. Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişi, mutlaka 10 tane ihsan alarak mürşidine ulaşacaktır.
Allahû Tealâ “Birr” müessesesini, evvelâ kişinin Allah’a inanması ile îmân açısından değerlendirmektedir:
                  1- Allah’ın varlığına kesin olarak îmân etmektir.
                  2- Yevmil âhire, ruhunu Allah’a ulaştıracağı güne yani insan ruhunun ölmeden evvel Allah’a ulaşmasına inanmaktır.
                  3- Meleklere inanmaktır.
                  4- Kur’ân-ı Kerim’e ve ondan evvelki bütün mukaddes Kitaplara inanmaktır.
                  5- Hz. Âdem’den başlayarak Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’e kadar gelen bütün peygamberlere îmân etmektir.
                  Yukarıda ifade edilen maddelerdeki inanç, bir kişide varsa o kişi birr’in sahibi, ebrardan birisi olabilir. Ebrardan birisi olan bu kişinin Allah’ın sevgisine dayalı olarak 7 grup insana yardım etmesi gerekmektedir:
                  1- Akrabalarına yani yakınlık sahipleri “rıkâb” sahiplerine,
                  2- Yetimlere,
                  3- Miskinlere, yani çalışmaz durumda olan evde kalmış ihtiyarlara,
                  4- Yolda kalmış yolculara,
                  5- Dilencilere,
                  6- Kölelere,
                  7- Esirlere,

Bu 7 grup kişiye yardım etmesi ve mal vermesi de kişinin ebrardan birisi olmasının işaretidir. Allahû Tealâ, evvelâ inanç açısından sonra davranış biçimi olarak, yardım açısından birrin sahiplerini ifade etmektedir. İbadet açısından birrin sahipleri şu ibadetleri yerine getirirler:
1- Namaz kılarlar.
2- Zekât verirler.
3- Ahd verdikleri zaman ahdlerini yerine getirirler.

Burada namaz kılınması, zekât verilmesi ve ahdin yerine getirilmesi ifade ediliyor. Ahdin yerine getirilmesi tek başına bir bütünü ifade ediyor. Çünkü Allahû Tealâ bütün insanlardan ruhlarını, nefslerini, vechlerini ve iradelerini Allah’a teslim edeceklerine dair, bütün insanların iradelerinden ahd almıştır. O kişi için Allah’a ulaşmayı dilediği andan itibaren yeni bir hayat başlar, hayatı derhal değişir.
Allahû Tealâ onun bütün günahlarını örter. 7 tane furkan verir. O kişi böylece gören, işiten ve idrak eden birisi olur. Sonra Allahû Tealâ onun üzerinde yaptığı değişikliklerle ruhunu Allah’a ulaştıracak bir insan haline getirir ve o kişinin irşad makamına ulaşmayı dilemesini temin eder. Kişi mürşidine ulaşmayı diler, Allah onu mürşidine ulaştırır ve kişi tâbî olur. Allahû Tealâ onun ruhunu Allah’a doğru yola çıkarır ve ruh 7 tane gök katını aşarak Allah’a ulaşır.
Ruhun Allah’a ulaşması ahdin 1. bölümünü ifade eder. 25. basamakta fizik vücut Allah’a teslim olur; 2. teslim. Daha sonra nefs Allah’a teslim olur; 3. teslim. Daha sonra irade de Allah’a teslim olur; 4. teslim. İşte ahd burada tamamlanır. İrademizin Allah’a teslimi ile ruhumuzun, vechimizin, nefsimizin ve irademizin hepsinin birden Allah’a teslimi tamamlanmış olur. Allahû Tealâ’ya ezelde ahdini veren bir kişi ahdini böylece yerine getirir. Kur’ân-ı Kerim’deki ahd iki anlam ifade eder;
1- Fizik vücudumuzun Allah’a verdiği ahd
2- İrademizin Allah’a verdiği ahd.

Allah’û Tealâ Yâsîn Suresinin 60 ve 61. âyet-i kerimelerinde buyuruyor ki:

36/YÂSÎN-60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
36/YÂSÎN-61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.