Hz. Âdem (A.S) ve Hz. Havva’nın
Cennetten Yeryüzüne İndirilmeleri
Allahû Tealâ, Hz. Âdem ve Hz. Havvâ’yı Cennete yerleştirdi ve oradaki bir ağacın
meyvesi ile imtihan etti. Verilen emre uymayıp bu yasağı ihlal ettikleri
takdirde onlara verilecek ceza ise çok ağır olacaktı: Zalimlerden olmak.
7/A'RÂF-19: Ve yâ
âdemuskun ente ve zevcukel cennete fe kulâ min haysu şi'tumâ ve lâ takrabâ
hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve ey Âdem!
Sen ve zevcen cennette yerleşin (oturun) sonra da, dilediğiniz yerden yeyin. Ve
bu ağaca yaklaşmayın. O zaman (yaklaşırsanız ikiniz) zalimlerden olursunuz.
20/TÂHÂ-117: Fe kulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvun leke ve li zevcike fe lâ yuhricennekumâ minel cenneti fe teşkâ.
Bunun
üzerine, (Âdem A.S’a şöyle) dedik: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şeytan), senin
için ve zevcen (eşin) için düşmandır. Sonra sakının (dikkat edin ki) sizin
ikinizi (de) cennetten çıkarmasın. O zaman şâkî olursunuz.
20/TÂHÂ-118: İnne leke ellâ tecûa fîhâ ve lâ ta’râ.
Muhakkak ki senin için orada (cennette) acıkmak
ve çıplak kalmak yoktur.
20/TÂHÂ-119: Ve enneke lâ tazmeu fîhâ ve lâ tadhâ.
Ve muhakkak ki sen, orada susamazsın ve
(sıcaktan) yanmazsın.
İblis ’in, kendisi Allah’ın rahmetinden ve cennetinden kovulmuşken,
Hz. Âdem ve eşinin Cennete konulmasına hiç tahammülü yoktu.
20/TÂHÂ-120: Fe vesvese ileyhiş şeytânu kâle yâ âdemu hel edulluke alâ şeceretil huldi ve mulkin lâ yeblâ.
Böylece şeytan, ona vesvese
verdi. Dedi ki: “Ey Âdem! Sana, ebedîlik ağacına ve sona ermeyecek bir
saltanata, delâlet edeyim mi (ulaşmanı sağlayayım mı)?”
20/TÂHÂ-121: Fe ekelâ minhâ fe bedet lehumâ sev’âtuhumâ ve tafıkâ
yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneti ve asâ âdemu rabbehu fe gavâ.
Bunun üzerine ikisi de ondan (o ağaçtan) yediler. O zaman
ikisinin de edep yerleri kendilerine açıldı. Cennet yapraklarından üzerlerine
örtmeye başladılar. Ve Âdem, Rabbine asi oldu, böylece azdı.
7/A'RÂF-22: Fe
dellâhumâ bi gurûr(gurûrin), fe lemmâ zâkâş şecerete bedet lehumâ sev'âtuhumâ
ve tafikâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneh(cenneti), ve nâdâhumâ rabbuhumâ
e lem enhekumâ an tilkumeş şecereti ve ekul lekumâ inneş şeytâne lekumâ aduvvun
mubîn(mubînun).
Böylece o
ikisini aldatarak öncülük (önderlik) etti. Ağaçtan tadınca (meyvesini yeyince)
ayıp yerleri kendilerine göründü (açığa çıktı) ve üzerlerine cennet yaprakları
yapıştırmaya başladılar ve Rab’leri (ikisinin Rabbi), ikisine şöyle seslendi:
“Sizin ikinizi bu ağaçtan nehyetmedim mi (yasaklamadım mı)? Ve sizin ikinize,
muhakkak ki şeytan apaçık düşmandır.” demedim mi?
20/TÂHÂ-115: Ve lekad
ahidnâ ilâ âdeme min kablu fe nesîye ve lem necid lehu azmâ (azmen).
Ve andolsun
ki Âdem (A.S)’a ahd verdik, fakat o unuttu. Ve onu, azîmli bulmadık.
Hz. Âdem ve Hz. Havvâ, Allah’ın emrine rağmen işledikleri hata yüzünden büyük bir pişmanlık içine düşmüşlerdi. Bağışlanmaları için Allah’a yalvardılar.
7/A'RÂF-23: Kâlâ
rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel
hâsirîn(hâsirîne).
İkisi şöyle dedi: “Rabbimiz, biz nefslerimize
zulmettik, şâyet Sen bize mağfiret ve rahmet etmezsen, biz mutlaka hüsrana
uğrayanlardan oluruz.”
20/TÂHÂ-122: Summectebâhu rabbuhu fe tâbe aleyhi ve hedâ.
Sonra Rabbi, onu seçti. Böylece onun tövbesini
kabul etti ve onu hidayete erdirdi.
Allahû Tealâ, tövbelerini kabul
etmekle birlikte, işledikleri bu suç sebebiyle, ikisini bulundukları cennetten
yeryüzüne indirdi. Dünyadaki hayatları süresince salih amel işledikleri
takdirde, yine o, tadını tattıkları, nimet diyarı Cennete gireceklerini ve bu
defa ebedî olarak kalacaklarını bildirdi.
7/A'RÂF-24: Kâlehbitû
ba'dukum li ba'dın aduvv(aduvvun), ve lekum fîl'ardı mustekarrun ve metâun ilâ
hîn(hînin).
(Allahû Tealâ): “Birbirinize düşman olarak inin!
Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalma (yerleşme) ve geçinme vardır (size
takdir edildi).” buyurdu.
7/A'RÂF-25: Kâle fîhâ tahyevne ve fîhâ temûtûne ve minhâ tuhracûn(tuhracûne).
Allahû Tealâ: “Orada yaşarsınız ve orada
ölürsünüz ve oradan çıkarılırsınız.” buyurdu.
7/A'RÂF-26: Yâ
benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî sev’âtikum ve rîşâ(rîşâen) ve
libâsut takvâ zâlike hayr(hayrun), zâlike min âyâtillâhi leallehum
yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ey Âdemoğulları! Sizlere ayıp yerlerinizi gizleyip örtecek elbise ve süslenecek şeyler (elbise) ve takva elbisesini indirdik. Bu daha hayırlıdır. İşte bu Allah’ın âyetlerindendir. Böylece onlar tezekkür ederler.
Ey Âdemoğulları! Sizlere ayıp yerlerinizi gizleyip örtecek elbise ve süslenecek şeyler (elbise) ve takva elbisesini indirdik. Bu daha hayırlıdır. İşte bu Allah’ın âyetlerindendir. Böylece onlar tezekkür ederler.
7/A'RÂF-27: Yâ
benî âdeme lâ yeftinennekumuş şeytânu kemâ ahrace ebeveykum minel cenneti
yenziu anhumâ libâsehumâ li yuriyehumâ sev’âtihimâ innehu yerâkum huve ve
kabîluhu min haysu lâ terevnehum innâ cealnâş şeyâtîne evliyâe lillezîne lâ
yu’minûn(yu’minûne).
Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz şeytanları mü’min olmayanlara dost kıldık.
Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz şeytanları mü’min olmayanlara dost kıldık.
20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ
minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî
huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.
(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı)
inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden
size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o,
dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.”
20/TÂHÂ-124: Ve men a’rada an
zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti a’mâ.
Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde
mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör
olarak haşredeceğiz.
Bir kere de Bakara Sûre’sinden okuyalım;
2/BAKARA-35: Ve
kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi’tumâ
ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimîn(zâlimîne).
Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.”
Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.”
2/BAKARA-36: Fe
ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum
li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ
hîn(hînin).
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni’metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik.
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni’metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik.
2/BAKARA-37: Fe
telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu huvet
tevvâbur rahîm(rahîmu).
Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab’tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).
Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab’tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).
2/BAKARA-38: Kulnâhbitû minhâ
cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ
havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin.
Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa,
artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.