6 Ekim 2017 Cuma

HZ. İBRÂHÎM’İN HANİF DÎNİ V

HZ. İBRÂHÎM’İN HANİF DÎNİ V

Kişi, ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini Allah'a teslim ederek, hakkıyla nefsi ile cihad eder. Hakkıyla cihad etmek, 7 safhada 4 teslim oluşturmaktır. Kişi:
1.     Allah'a ulaşmayı dilediğinde, 1. safha (3. basamak),
2.     İrşad makamına ulaşarak, tâbiiyetini gerçekleştirdiğinde, 2. safha (14. basamak),
3.     Ruhu vücudunan ayrılarak Allah'a ulaştığında, 3. safha, 1. teslim (21. basamak),
4.     Fizik vücudunu muhsin kılıp Allah'a teslim ettiğinde 4. safha, 2. teslim (25. basamak),
5.     Daimî zikre ulaşıp nefsini Allah'a teslim ettiğinde, 5. safha, 3. teslim (26. basamak),
6.     İrşad (muhlis) olduğunda 6. safha, (27. basamak)
7.     İradesini Allah'a teslim ettiğinde 7. safha ve 4. teslim (28. basamak) gerçekleşir ve teslimler tamamlanır.
Allah'ın yolunda olanlar, tâbî olanlar, hepsi 2. basamakta seçilmişlerdir.

Kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ onu hiçbir zorluğa uğratmadan mutlaka Kendisine ulaştırır. O kişi böylece 21. basamakta 3. kat cennetle dünya saadetinin yarısını kazanır.
Hz. İbrâhîm'in hanif dîni, İslâm dînidir. O, hristiyanların da musevilerin de yahudilerin de dînidir. Başka dîn hiç olmamıştır. Âdem (A.S)'dan Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e kadar hep o tek dîn yürümüştür. Hz. İbrâhîm zamanında da bütün peygamberler zamanında da Allahû Tealâ "müslüman" adını kullanmaktadır. Müslümanlar, Allah'a teslim olanlardır. Öyleyse müslüman; Allah'a ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini teslim edenlerdir.

Hac-78 Kur'ân-ı Kerim'de çok önemli bir kilometre taşıdır. Bütün dînlerin Allah'a teslimden ibaret olduğunu çok açık bir şekilde ifade etmektedir.

Sevgili öğrenciler, şimdi şeytanın insanlara nasıl bir oyun oynadığını anlayabiliyor musunuz? Şeytan, insanları farklı dînlerin mensubu olduklarına inandırmış ve onları birbirlerine düşman etmiştir. Yüz yıllar süren dîn savaşları olmuştur. Her dînin kendi içinde birbirleriyle olan mezhep kavgaları, insanları birbirinden uzaklaştırıp, fırkalara ayırmıştır. Bu fırkalar incelendiğinde 73 tane farklı inanç grubunun oluştuğu görülmektedir. Ama Allah, tek bir fırka olmamızı; gruplara ayrılmamamızı istemektedir. Bu durumda, yapmamız gereken şey, Allah’ın bu emrini yani babamız İbrâhîm (A.S)’ın hanif dînini yaşamaktır.

Hepimiz Hz. İbrâhîm’in hanif dîni üzerinde biraraya gelerek, Allah’ın hedef emirlerini yani tüm kutsal kitaplarda âyetlerle emredilen 7 safhayı yaşamakla yükümlüyüz.

Bütün kutsal kitaplarda emredilen babamız İbrâhîm (A.S)’ın dîninde biraraya gelmek, dünya barışını oluşturmak ve bütün dünyaya mutluluğu ulaştırmakla sorumluyuz. Bunun anlamı ise şudur: “Benim dînim, senin dînin, onun dîni” tartışmalarını artık geride bırakarak hepimizin kutsal kitaplarında Allah’ın yaşamamızı emrettiği yegane dînini yaşamak ana hedefimiz olmalıdır.

Ecdadımız Osmanlı, Dünya hakimiyetini elde ederken “Lâ ilahe illalah İbrâhîm halilullah” sözüyle Dünya birliğini oluşturmuştur. Osmanlı sınırları içerisinde, yüz yıllarca Müslümanlar, hristiyanlar ve yahudiler arasında Allah’ın Kur’ân’da buyurduğu gibi, en küçük bir anlaşmazlık yaşanmamıştır.

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

NİSÂ-125: Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).
Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm’in dînine tâbî olmuş ve vechini (fizik vücudunu) Allah’a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrâhîm’i dost edindi.
Ruh, fizik beden, nefs ve iradenin tesliminden oluşan bir teslimiyet dizisi o dînin ihyasıyla ard arda gerçekleşir. Kişinin kemalat derecelerinde yükselişi ve velâyet kademelerinin en üstünü olan Allah’ın “yeryüzünde halifem” dediği salih kullardan olmanın ancak hanif dîninin yaşanmasıyla mümkün olacağını bütün kutsal kitaplarda âyetlerle farz kılındığını görüyoruz.

Allahû Tealâ bu konuda Beyyine suresinin 5. âyetinde şöyle buyuruyor:

98/BEYYİNE-5: Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Ve onlar, Allah için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur.

Bütün insanlar neyle emrolunmuş? “Hanif” olarak dinde halis kul olmakla emrolunmuş. Bu âyette de bu tek dînin, yani Hz. İbrâhîm'in hanif dîninin kayyum olan dîn olduğu açıklanıyor. Dînde halis kul olmak nefsin kalbini afetlerden, önce yarıya kadar temizleyip ruhu Allah'a teslim etmek, sonra % 80'den fazla temizleyip fizik vücudu Allah'a teslim etmek, sonra %100 temizleyip nefsi Allah'a teslim etmek, sonra muhlis olmak yani irşad olmak, en sonra iradeyi de Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınmak, yani başka insanları irşad etmek için Allah tarafından yetkili kılınmak. Bütün sahabe bu şerefe ermiş, irşad makamının sahibi olmuşlardı.

Şu anda bütün dünyaya var gücümüzle bütün kutsal kitaplardaki hedef emirleri içeren teslim âyetlerini onların kendi kitaplarından ispat vasıtası olarak gösteriyoruz. Önümüzdeki günlerde yeryüzünde bir sulh ve sükûn dönemi başlayacaktır. Barış ve kardeşliğin her seyden önemlisi de tevhidin yaşanmasıyla dînlerin birleşmesi inşallah gerçekleşecektir. Bunun mânâsı; savaşların yerini sulh ve sükûnun alacağı yeni bir dünya düzeni gerçekleşeceğidir.

Allah razı olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.